Üzerinden bir hafta geçti.
20 Kasım, Dünya Çocuk Hakları Günü'ydü. Her yıl olduğu gibi haber bültenleri klişe haberlerle doluydu.
Tamirhanede çalışan 12 yaşındaki çocukla on bininci röportaj filan yapıldı.
Peki Türkiye'de Çocuk Vakfı'nın geleneksel hale getirdiği ve her 20 Kasım'da bir başka kişi tarafından kaleme alınan 'Dünya Çocuk Hakları Günü Türkiye Bildirisi'nden haberiniz oldu mu?
Olamazdı zaten. Çünkü medyanın hemen hiçbir yerinde kendine yer bulamadı.
Bu yıl bildiriyi şair ve çocuk edebiyatı yazarı Mustafa Ökkeş Evren kaleme aldı.
Önce onu okuyun, sonra benim de iki çift lafım olacak.
"ÇOCUKLAR İÇİN HEMEN, ŞİMDİ!
Allah'ın boyasıyla gelir dünyaya çocuklar. Siyah, beyaz, kızıl, sarı ve esmer...
Üstünlüğü yoktur birbirine renklerin. Hepsi de çocuk rengindeler. Kaç kez sordum kendime 'Hiç 'Hak'sız olur mu çocuklar?' Her soruda aynı cevabı verdim, 'Olmaz elbette, olmamalı' dedim. 'Çocuklar Hak'tan yana, Hak, çocuklardan yanadır' dedim. Öyle ya, çocuklar Hak'tan gelmiş ve haklarıyla gelmişlerdir dünyaya ve dünya, asla büyük değildir çocuklardan!
Ah! Ne iri bir söz söyledim!
Kime söyledim bilmiyorum.
Bir yanda, her gün hakları çalınan çocuklar, diğer yanda her yıl kutlanan Dünya Çocuk Hakları Günü! Biliyorum, bir anlamı yok iri sözlerin, kutsanmış ve kutlanacak günlerin.
Fakat içimde, cevaplanması gereken sayısız soru var.
Susunca sesimin yankısı nereye çarpacak bilmiyorum. Ne zaman savaş ve acı olmadan anılacak çocukların adları?
Ne zaman içten bir gülümsemeyle ısınacak kalpleri çocukların? Ne zaman çocuklar çocukluğunu yaşayacaklar? Ne zaman yaftasız çocuk olacaklar?
Ne zaman istatistiklere veri olmaktan kurtulacaklar? Ne zaman eve dönecek anneler?
Babalar ne zaman gözlerinin içine bakacak çocuklarının?
Ne zaman 'çocuk dili'ni öğrenecek yetişkinler? Öğretmenler ne zaman dokunacak kalplerine çocukların? Ne zaman görünür olacak anayasalarda çocuklar? Ne zaman ülkemizde 'Aile ve Çocuk Bakanlığı' kurulacak? Ne zaman çocuğa saygılı olmanın geleceğe sahip çıkmak olduğunu anlayacağız? Ne zaman 'çocuk' deyince aklımıza umut, kalbimize sevgi ve dünyamıza barış gelecek?
Evleri, sokakları, parkları, bahçeleri ve kamusal alanları kim kurtaracak çocuk ıssızlığından ve kim verecek şıksız soruların cevaplarını?
Sahi, kimler, niçin haksızlık yapar çocuklara ve kim savunur haklarını çocukların?
Sorular zor, sorular çetrefil...
Soruların muhatabı kim?
Ben miyim, sen misin, o mu, biz miyiz, siz misiniz, onlar mı? Yoksa hepimiz miyiz?
Biliyorum, okuyalım diye Tanrı, her saniye gökten esenlik mesajları gönderiyor annelerin rahmine. Dünya, geleceğini çocuklara borçlu olduğunu biliyor. Fakat iri iri devletler, küçük küçük aşiretler, dünyayı ele geçirmiş şirketler, medya patronları, silah tüccarları, tohum bozucular ve daha niceleri canına okuyorlar çocukların.
Sesim, soluğum, çığlığım ve çağrım tüm çocuk dostlarına!
Çocuklar aşkına, çocuk seslerini, çocuk gülüşlerini çoğaltalım kardeşlerim. İnsanın anayurdunun çocukluk olduğunu unutmayalım. 'Çocuk dili'ne çevirelim kaba ve hoyrat dilimizi ve konuşalım içimizden geldiği gibi ağaçla, kuşla, yağmurla... Katılaşan kalplerimizi, çocukların merhameti ve safiyetiyle yumuşatalım.
Tuttuğunu koparan değil, dokunduğunu onaran bir el yapalım kendimize.
Kuşları gökyüzünden, çiçekleri toprağından, çocukları çocukluğundan mahrum edenlere 'Durun!' diyelim. Çocukları küçümseyenlere çocukluklarını hatırlatalım. Çocukları istismar edenlerle korkusuzca savaşalım.
Çocuklar gibi haktan ve hakikatten yana olalım. Çocukların esenliği için büyük çocuk yürüyüşüne hazırlayalım dünyayı. Var mısınız?" Mustafa Ökkeş Evren'in şair yüreğinden dökülen her satırın altına imzamı atarım. Bu memlekette 'çocuk' denilince aklımıza önce taciz, tecavüz, istismar, şiddet, emek gaspı, sevgisizlik geliyorsa, bu ayıp hepimizindir. Dünya üzerindeki insanların neredeyse tamamını gülümseten obje, bebek fotoğrafıdır. Bizde ise 'endişe' nedeni. Ayıpla örülü bu 'ceza' da hepimize yeter doğrusu...