Türk sinemasının usta oyuncusu Cüneyt Arkın ve çocuklarıyla bayram vesilesiyle özel bir sohbet gerçekleştirdik. Arkın ve eşi Betül Hanım; 50 yıla sığdırdıklarını, sevgilerini, dostluklarını, ilişkilerini bunca zamandır nasıl dimdik ayakta tuttuklarını anlattı... Röportajımızda oğulları Kaan Cüreklibatır ve Murat Cüreklibatır da bizi eskilere götürdü, babalarıyla anılarını anlatıp ondan aldıkları öğütleri paylaştı. İşte Arkın ailesinin GÜNAYDIN'a özel açıklamaları...
BABAM HEP YANIMIZDAYDI
Bugün bayramın ilk günü... Biraz eskilere gitsek... Babanızla çocukluk yıllarınızda nasıl vakit geçiriyordunuz? MURAT CÜREKLİBATIR:
Her şeyi ama her şeyi birlikte yaptık, öğrendik. Bisiklet, satranç, yüzme, araba kullanma, futbol, tavla, spor. Aklınıza ne gelirse... Babam yoğunluğuna rağmen hep yanımızdaydı.
Kaan CÜreklibatır: Hafta sonları sabah erkenden Tarabya'da balık tutar, öğleden sonraları da mahallemizdeki çocuklarla birlikte futbol oynardık. Ben babamla en çok futbol oynarken keyif alırdım. Babam maçlarda çok hırslıdır, yenilgiyi kabul etmez, maçta yendik mi, ondan mutlusu yoktur ama bir de yenilirsek ne Murat, ne ben, evde yanına yaklaşamazdık. (Gülüyor)
Birbirinize çok bağlı bir ailesiniz. Gelenekleri devam ettiriyor musunuz?
K. C.: Birbirini seven, sayan, kollayan, güzel bir aileyiz. Sokakta görüp tanıyanlar yanımıza gelip "Babanızı çok seviyoruz, Allah ona sağlık, sıhhat versin, sizi de çok iyi yetiştirmiş" diyorlar. Çok mutlu oluyorum.
Bayramları nasıl geçirirsiniz?
K. C.: Bir arada kutlamaya özen gösteririz. Çocukluğumuzda da tüm aile fertleri bir yemekte toplanırdı. Büyüklerimizin ellerinden öperdik. Herkes birbirine hatır sorardı. Çok özel günlerdi.
Ailece unutamadığınız anınız var mı?
M. C.: Bizde bir gelenektir, ben de hâlâ yaparım, özel günlerimizde hep video, kamera bulundururuz. Sonra oturup ara ara izleriz. Dolayısıyla tüm bayram hatıralarımız zihnimizdedir. Çocuklarımıza da en güzel miras bunlar. Ben yaşanan curcunaları, edilen muhabbetleri, kahkahaları, giyilen tertemiz elbiseleri, kucaklaşmaları çok özlüyorum...
K. C.: Birçok anımız var. Levent'teki evimizden taşınıyoruz. Salondaki klimayı sökmek için bir usta geldi. Uzaktan beni gördü, bir şey söylemek istercesine yüzüme uzun uzun baktı. Beni babama benzettiğini anladım. Aradan bir 15 dakika geçti. Ne diyecek diye beklerken, bir anda "Cüneyt Bey, TV'de çok yaşlı gözüküyorsunuz, meğer çok gençmişsiniz" dedi. Bozuntuya vermedim ama beni babama benzetmesi hoşuma gitti.
Bu bayram yine bir arada olacak mısınız?
K. C: Pandemi dolayısıyla uzun zamandır ayrı kaldık. Annem ve babamı çok az görebildim. Bayramdan sonraki hafta tüm aile inşallah Silivri'de bir araya geleceğiz. O günü heyecanla bekliyorum. Herkesin bayramı sevdikleriyle huzur dolu geçirmesini diliyorum.
M. C: Şehir dışında olduğumdan katılamıyorum ama sonra birlikte olacağız.
TORUNLARIYLA ÇİMLERDE KILIÇLARLA OYNUYOR
■ Torunlarla dedenin ilişkisi nasıl?
M. C.: Bizimle nasılsa torunlarıyla da öyle. Satranç turnuvaları çok çetin geçer Polat'la. Çimlerde tahta kılıçlarla oynarlar. Kızlarla da bol bol resim yapar. K. C.: İlişkileri çok iyi. Dedelerini çok seviyorlar. Filmlerini izliyorlar. Zeynep dedesinin Türkan Şoray'la olan aşk filmlerini seviyor. Sarp da karate filmlerini. Dedesinin karate hareketlerini yapmaya çalışıyor. (Gülüyor)
CÜNEYT ARKIN'IN OĞLU OLDUĞUMU BİR YIL SONRA ÖĞRENDİLER
■ Ünlü ve çok sevilen bir baba figürü var. Bu çocukluktan bu yana size neler hissettirdi?
M.C.: Babam bizimle bir babadan çok dost gibiydi. En yakın dostumuz oldu.
K.C.: Hissettirdiği duygu çok güzel ama oğlu olmanın sorumluluklarını da omuzlarımda hissediyorum. 'Ünlü babanın, şımarık oğulları' psikolojisine girmedik. Mütevazı olduk. Çünkü babamdan mütevazı olmayı öğrendik. Bir işte çalışıyorum, firma sahibi ve çalışanları, Cüneyt Arkın'ın oğlu olduğumu bir sene sonra öğrendi. Annem, bir gün "Kaan ne iş yapıyor, çalıştığı firmaya git bir bak" demiş. Babam firmayı ziyarete geldi. Çalışanlar çok şaşırdı "Sen Cüneyt Arkın'ın oğlu muydun?" diye...
BABAM 'BELADAN ÖNCE KAÇ KAÇAMAZSAN DAHA BELA OL' DER
■ Babanızdan öğrendiğiniz en önemli tavsiye, öğüt nedir?
M. C.: "Bela üzerine gelirse bir adım geri at. Bu korkak olduğunu göstermez. Baktın geliyor, at bir adım daha geriye. Baktın gidecek yerin kalmadı. Beladan daha bela ol" derdi. K. C.: İlk önceliği iyi insan olmamızdı. "İyi bir yurttaş, iyi bir eş, iyi bir baba olun" derdi. İş konusu daha sonra gelirdi. "Yaşam ve seçim hakkı sizin, bir baba olarak yetiştirmek benim görevim" derdi.
HAFIZAM İÇİN SÜREKLİ MATEMATİK ÇALIŞIYORUM
■ Yaşlanma ve unutulma korkusu yaşadınız mı hiç?
C. A.: Yaşlanmanın olumsuz yönlerini yaşıyorum ama korkmak yerinde mücadele etmek bana daha elverişli geliyor. Unutulmak değil ama unutma korkusu yaşadım. Hafızamı korumak matematik çalışıyorum, okuyorum. Kendimi onlarla tazeleyip yaşlanmaktan koruyorum.
BETÜL BENİM YAŞAMA SEVİNCİM
Cüneyt Bey, Betül Hanım'la 50 yıldır birliktesiniz. Aranızdaki aşk hâlâ devam ediyor mu? Birbirinizi ilk günkü gibi seviyor musunuz?
Cüneyt Arkın: Evlilikte aşk belirli bir süre sonra bitiyor. Ama aşkın yerine çok önemli bazı şeyler geliyor. İhtiyaç duymak, onsuz var olamamak gibi korkular yaşamak... Mesela Betül ben yazlığa gittiğimde belirli bir süre benden uzakta kalıyor. Bir terlik sesi bana can veriyor. Kalkıp bakıyorum, Betül değil, müthiş bir hayal kırıklığı ve üzüntü yaşıyorum. Varlığı hayat, varlığı can, benim için yaşama sevinci. Belli bir süre sonra evlilik konusunda bunlar meydana geliyor; onsuz var olamamak.
KISKANÇLIKLARIM OLDU AMA HEP İÇİME ATTIM
Betül Hanım, ünlü bir eşinizin olması zor mu?
Betül Arkın: İlk başlarda zordu. Ne zaman ki benim için Fahrettin Cüreklibatır oldu, bu zorlukları yendik. Tabii ki kıskançlıklar yaşandı. Ama bunu kendisine iletmedim. Hep içime attım. Ben mimiklerimle konuşan bir insanım. Duygularımı çok belli eden bir kişi değilim. Anlayış, sevgi ve aşk her şeyin üstesinden gelir.
TÜRK HALKI ÇOK VEFALI
Yeşilçam'ın en yakışıklı aktörlerinden biri olarak aynı ilgi ve ünü devam ettirmek yorucu olmadı mı?
C. A.: Hiç yorucu olmadı. Türk halkı vefalı. Önemli olan burada halktan kopmamak, onlarla ilişkide olup yüzleşmek. Bunlar çok zevkli şeyler. Onun ötesinde zorluk diye bir şey yok.