O bir karış boyuyla nasıl da titretti gönül telimizi... Nasıl da harekete geçirdi milli duygularımızı...
Beşiktaş-Bursaspor maçının seremonisinde futbolcu ağabeylerinin elinden tutarak sahaya çıkıp İstiklal Marşı'nı bugüne kadar eşine az rastlanır bir istekle, heyecanla, gururla okuyan o küçük çocuktan söz ediyorum. O benim kahramanım... Niye mi? Çünkü ülkenin üzerine zorla çöktürülen şu kara buluttan kurtulmanın yolu, İstiklal Marşı'nı bu kadar yürekten ve bu denli coşkuyla, duyarak hissederek okuyacak kalplerden geçiyor. Ülkesine, istiklaline, bayrağına bu kadar coşkuyla sarılan çocuklar düze çıkaracak Türkiye'mizi... Tıpkı terörün kol gezdiği Diyarbakır'da sokakta gördüğü bayrağı öpüp başına koyan, okul bahçesinde teröristlerin indirdiği bayrağı yerine asan o çocuklar gibi...
Peki ya nerede gazetelerin, televizyonların haber merkezleri? Hatta onlardan önce, nerede Lig TV'nin saha içinde görevli muhabirleri? Sadece o görüntüyü ekrana defalarca getirmek, iki satır yazıyla geçiştirmek yetmez. O çocuk bulunmalı, konuşturulmalı. Eminim hepimize iyi gelecek mesajlar saklıdır yüreğinde. Sadece o mu? Onu 'ülke ve bayrak sevdalısı' yetiştiren annebabası... Yüreğine vatan sevgisini yerleştiren öğretmeni...
Ben hepsini tek tek tanımak istiyorum. (Bu yazının kaleme alındığı çarşamba öğle saatlerine kadar, yani 'olay'dan bir buçuk gün sonrasında bile o çocuk ve ailesiyle ilgili tek bir özel haber göremedim.)
Bu aralar canımız fena sıkkın. Terör saldırılarının, şehit haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Yürekler kor alev... Ama önümüz bayram. Hem de bayramların en 'umut verici' olanı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Terör tehlikesi ve yas atmosferi bizi bu bayramın keyfinden, coşkusundan alıkoymamalı. Her şeyden önce çocuklarımızın ruhundaki 'bayram sevincini' yok etmememiz lazım. Sakın ola ki törenleri, kutlamaları iptal edip çocuk masumiyetini, onların duru sevgisini, neşesini ırak tutmayın gözlerimizden. Baksanıza; nasıl da kardelen gibi açıveriyorlar bir anda, onca hüznün, öfkenin, şiddetin ortasında...
Çocuklarımıza 'bayram sevinci' bile hediye edemiyorsak; neye yarar bunca söz, bunca kavga?