AB Konsey Başkanı Donald Tusk: "İki yılda 3 milyar Euro ödenmesi için anlaştık ama Davutoğlu'nın yılda 3 milyar istediğini öğrendim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İki yıl için 3 milyar Euro verecekseniz, konuşmaya gerek yok. AB'nin parasına muhtaç değiliz. Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarını açıp mültecileri otobüslere doldururuz. Yunanistan'a kriz sırasında 400 milyar Euro verildi. Bu paranın bir kısmıyla Suriye'de güvenli bölge kurup mülteci sorununu tamamen çözebilirdik."
Tusk: "AB zor durumda, Paris saldırısından sonra Schengen Anlaşması iptal edilebilir. Bu yüzden sizinle anlaşmak istiyoruz."
Erdoğan: "Anlaşma olmazsa mültecileri nasıl durduracaksınız; öldürecek misiniz?"
AB Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker: "Türkiye dört yılda 8 milyar Euro harcadı."
Erdoğan: "Biz o parayı kamplara harcadık. Kızlarım mülteci kampına gitti, ağlayarak döndü.(BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri) Gutteres daha iyi kamp görmediğini söyledi.
Juncker: "AB olarak sizi Bürksel'de prensler gibi ağırladık."
Erdoğan: "Prensler gibi mi? Tabii ki... Ben bir üçüncü dünya ülkesini temsil etmiyorum."
Junker: "Türkiye'de seçimler bitene kadar İlerleme Raporu'nu ertelediğimizi de lütfen not edin."
Erdoğan: "AB İlerleme Raporu'nu geciktirmeniz AK Parti'nin seçimi kazanmasında etkili olmadı. Zaten rapor da kendi başına bir hakaret. Gerçek değil." Junker: "Şimdi kendimi kandırılmış gibi hissediyorum." Erdoğan: "AB, Türkiye için hiçbir şey yapmadı. Bugüne kadar verdiğiniz tek bir şey söyleyin."
Bu diyalogların; Erdoğan'ın G-20 sırasında AB Konseyi Başkanı Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Juncker'le yaptığı görüşmede geçtiği söyleniyor. Tutanaklardan basına sızan bölümler bunlar. Daha doğrusu bizim muhalif basının Erdoğan'a 'çakmak' için kullandığı bölümler bunlar. Muhtemelen çok şey konuşulmuştur; Erdoğan haklı olduğu bir davada daha çok şey söylemiştir.
AZ BİLE SÖYLEMİŞ
Bu diyalogları 'Şok diyalog', 'İşte kirli pazarlığın tutanakları' başlıklarıyla haber yaptılar. Tek tek cımbızlanmış bu diyaloglarda bile Erdoğan; tıpkı Muhammed Ali gibi rakiplerini, ağır ağır sert yumruklarla yorup nakavt etmiş.
Bu diyalogları kahveden okeye dönen Ramazan Abi'ye, pazarda alışveriş yapan Ayşe Teyze'ye okuyun; 'Helal olsun Erdoğan'a, az bile söylemiş' derler.
Sosyal medyadaki yorumlara göz attım; Erdoğan'ı haklı görenlerin sayısı fazla. Erdoğan'ın; ikiyüzlü, menfaatçi Avrupalılar'la anlayacağı dilden konuştuğunu düşünüyor halk.
Bizim muhalif basın işi bilmiyor, bu konuşmalarda eleştirilecek hiçbir bölüm yok. Bu diyalogları '3 milyar Euro verecekseniz hiç konuşmayalım' başlığıyla afiş yap, her yere as. Ana akım medya bu tukanakları yayınlamakta neden gecikmiş onu da anlayamadım.
Kirli pazarlıkmış! Yahu siyaset nasıl yapılıyor? Erdoğan; Junker'le, Tusk'la 'Bu sene de iyi kar yağdı. Ee ne var ne yok, hanım, çocuklar nasıl?' diye mi konuşacak. Evet, Ege'de insanlar boğuluyor, insanlık trajedisi yaşanıyor ama bunun suçlusu Türkiye değil. Asıl suçlu; mültecilerin mal varlıklarına el koyacak kadar küçülen, 50-60 bin mülteci için sınırlara tel çeken, paniğe kapılan, insanları ölüme terk eden Avrupa ülkeleri. Ve asıl pazarlık yapan, bizi zırt pırt ziyaret eden AB yöneticileri. Eğer AB İlerleme Raporu'nun yayınlanması gecikmişse; bunu pazarlık kozu olarak kullanan da AB.
İlerleme Raporu'nun Türkiye'deki seçimleri etkilediğine kargalar bile güler. Erdoğan az bile söylemiş.
Juncker'in "Sizi Brüksel'de prensler gibi ağırladık" lafı ise AB'nin düştüğü trajikomik durumu özetlemeye yetiyor. Ne yani Brüksel'de Türk heyeti halk otobüsüne mi binecekti, iki yıldızlı otellerde mi kalacaktı! Bu nasıl yüzsüzlüktür; biz bunları Türkiye'de krallar gibi ağırlamıyor muyuz? Hepsini geçtim, pazarlıkta koz olarak söylenecek laf mı bu!
HAKKINI ARAMIŞ
Türkiye'deki sığınmacı sayısı 2 milyonu aşmış ve akın akın yeni mülteciler de gelirken; Türkiye hakkını aramayacak mı, destek istemeyecek mi? Bir Suriyeli'nin bakımı, barınması, eğitimi ve sisteme entegre olmasının maliyeti ne kadar acaba? Tembelliklerinden ve şımarık harcamalarından dolayı ekonomisi batmış Yunanistan'a bile 400 milyar Euro verilirken, tarihin en büyük insanlık dramlarından biri için verilecek yardım parası 3 milyar Euro mu olmalı? Bir de bunu vermemek için pazarlık üstüne pazarlık yapıyorlar.
Yahu Avusturya, Türkiye'ye geri göndermek istediği 55 bin Suriyeli sığınmacıya yaptığı harcamalar için bile AB'den 600 milyon Euro istedi. 2 milyonu aşkın mülteci için bize her ay 1 milyar Euro verseler de yetmez. Bizim muhalif basın ise hakkını arayan Erdoğan'ı eleştiriyor, Türkiye köşeye sıkışsın diye AB'nin ekmeğine yağ sürüyor.
Bu diyaloglarda hiçbir şey yok! Erdoğan, kendinden önceki siyasi liderler gibi AB üyeleri karşısında ezilip büzülmemiş, hakkını aramış. Tıpkı Davos'taki 'One minute' çıkışı gibi ikiyüzlü Avrupalı politikacılara hak ettikleri cevabı vermiş. Lanet olsun AB'nin vereceği 3 milyar Euro'ya. Alsınlar paralarını başlarına çalsınlar. Biz verelim AB'ye 3 milyar Euro; utansınlar.