Hadi bakalım, cevabı bulalım...
Gönül bu, durduğu yerde kalmıyor sevgili okurlar. Çünkü gönül bu; kırılıyor, içine kapanıyor, usanıyor, küsüyor, vazgeçiyor. Ve yine çünkü gönül bu, direniyor ama yeri gelince havlu atıyor. Bir daha aynı hevesle bu yolları yürüyesi gelmiyor.
Hem gönül bu canım, aşk istiyor. Sevilmek, beğenilmek, arzulanmak, sabahları neşeyle uyanmak, hayaller kurmak istiyor.
Ama hayat işte, insan işte, kalp işte... İlişkilerimizi ilk günkü heyecanında, coşkusunda, neşesinde, yüksekliğinde tutmamız kolay değil.
SEVGİ BİTER, SOLAR
Dağıla dağıla, parçalarımızı sağa sola saça saça sona gelebiliyoruz. Ve bir gün fark ediyoruz ki; aşkından tutuştuğumuz, sadece onunla yan yana olmanın bile dünyalara bedel olduğu o kişiyi artık sevmiyoruz. Bitmiş yani...
Sevgi biter mi? Biter. Beslenmeyen, emek verilmeyen, özen gösterilmeyen sevgi biter, solar, göçer.
Peki aşk biter mi? Hem de nasıl biter... Tutku ve arzu ikilisi el ele tutuşup kapıdan ilk çıkanlar olur üstelik.
Devreye anlaşmazlıklar, uzlaşmazlıklar, farklı amaçlar, istekler, beklentiler, aileler, gündelik yaşam stresleri, yapılması gerekenler girer ve biter.
Hani o aradaki konuşulmayanlar, kurulmamış cümleler, kızgınlıkla edilen laflar vardır ya, onlardan sebep biter.
Elimizde oynar oynar, orasını burasını yolar yolar yok ederiz aşkı. Hem evlilik dediğin kolay mı... Kişisel gelişimci ağzıyla, belki de birbirinizden alacağınız hayat dersleri bitmiştir, olamaz mı yani?
Efendim, dün haberleri karıştırırken karşıma çıktı. Onu artık sevmediğini söyleyerek karısına boşanma davası açan H.D.'ye, mahkeme 'Sevmediğini kanıtla' buyurmuş ve boşanmayı reddetmiş.
Adam şokta, "Duygularımı nasıl kanıtlayayım? Sevmiyorum işte" diyor.
Aldı mı beni bir düşünce...
Birini sevdiğimizi söylediğimizde kimse bize çıkıp 'Bunu kanıtla bakalım Alican, ona göre nikah kıyacağız' demiyor da 'Artık eşimi sevmiyorum, boşanmak istiyorum' deyince bunu kanıtlamamız gerekiyor öyle mi?
Yahu 'Artık eşimi sevmiyorum'dan daha geçerli bir boşanma sebebi olabilir mi?
Ne yapsın; mahalledeki bakkalı, manavı, komşuları toplayıp şahit mi tutsun? Oturup 'Sabahları seninle uyanmak bir işkence, gram hayalim kalmadı ikimiz adına.
Nefes alıp vermenden bile rahatsızlık duyuyorum. Sen evdesin diye eve gelesim yok. Konuşmandan, yemek yemenden rahatsız oluyorum. Çık git hayatımdan.
Varlığından boğuluyorum ve seni sevmiyorum' içerikli bir mektup mu yazsın?
Ayrıca sormak isterim: Boşanmak istediği için yılda kaç kadın öldürülüyor farkında mıyız acaba?
Sırf mahkeme boşamıyor diye üç yıl kağıt üstünde evli görünmek zorunda kalıp esaret yaşayan kişilerin yaşam hakları ne olacak peki?
Nedir bu kişileri zincirlerle evlilik kurumuna bağlama inadı? Valla şu haberleri okudukça insanının bekar haline sımsıkı sarılası geliyor şekerim.
Çok şükür, çok şükür...