Geçtiğimiz günlerde Sermiyan Midyat ve Sinan Akçıl arasında büyük bir gerilim yaşandı. Peki neydi bu gerilimin sebebi? Olaya tanıklık edenlerle konuşunca, o gece Sermiyan Midyat'ın sadece basın emekçilerine ve Sinan Akçıl'a değil, Norveç asıllı Amerikalı oyuncu Kristanna Loken'e de sözlü saldırıda bulunduğunu öğrendim. Loken'in oturduğu masaya yumruk atarak bağıran Midyat'ın bu davranışı, kadın oyuncuda büyük bir korku ve paniğe yol açmış. Şimdi kendinizi lütfen Kristanna Loken'in yerine koyun... Antalya Film Festivali'ne katılmak için Türkiye'ye geliyorsunuz; üstelik yabancı basında Türkiye aleyhine karalama kampanyasının bir parçası olan bir sürü asılsız haberin yapıldığı bir dönemde. Ve çok güzel geçen bir film festivali sonrası İstanbul'un göbeğindeki bir mekanda sözlü saldırıya uğruyorsunuz. Bu olay bir süre sonra bizim hafızalarımızdan silinecek belki ama emin olun, Loken ne zaman Türkiye dense bu olayı hatırlayacaktır. Bin bir emek harcanarak yapılan festival sonrası güzel anılarla ülkemizden ayrılmasını beklerken Midyat'ın saldırganlığı yüzünden kötü anılarını da yanında götürecek Loken. Sinan Akçıl'ın saldırı karşısındaki olgun tavrı olayların büyümesini engellemiş neyse ki. Zaten Loken de sosyal medya hesabında centinmen tavrından dolayı teşekkür etti Akçıl'a. Kadına sözlü de olsa şiddette bulunan Midyat'ın bu tavrı Türkiye'nin uluslararası imajına da zarar verdi bana göre. Midyat'ın sonrasında yaptığı açıklamalar, Akçıl'a gösterilen ilgiyi hazmedemediğini açıkça ortaya koyuyor zaten. Bizim kültürümüzde misafir el üstünde tutulur. Ülkemize gelen yabancı bir oyuncuya böyle davranmak her şeyden önce yaşadığın toprakların kültürüyle bağdaşmıyor. Bir basın emekçisi olarak medya mensuplarına gösterdiği saldırgan tavrın affedilir hiçbir yanı olmadığını düşünüyorum. Bir sanatçı olarak Midyat'tan beklentim; hem medya mensuplarından, hem Akçıl'dan, hem de Loken'den kamuoyu önünde özür dilemesiydi. Ama tam tersine hâlâ kendini haklı gösterme çabasında. Kibir ve egonun kişileri getirdiği hali görünce insan gerçekten üzülüyor.
DUAYENLER SANAT POLİTİKALARINA YÖN VERECEK
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu'na atamalar yapıldı. Kurulda, kendi alanında duayen kabul edilen isimler yer alıyor. Benim özellikle iki isim dikkatimi çekti. Biri, Yeşilçam'ın usta oyuncusu Hülya Koçyiğit, diğeri ise müzik dünyasının en önemli isimlerinden Orhan Gencebay. Hülya Koçyiğit, yıllarca emek verdiği sinema sektörünün sorunlarını yakından bilen biri. Sektörü böyle iyi tanıyan bir oyuncunun kurulda yer alması sinemamızın mevcut sorunlarının çözümüne önemli katkı sağlayacaktır. Orhan Gencebay, müzik sektöründeki telif hakları konusuna en çok emek harcayan isimlerin başında geliyor. Bunu MESAM başkanlığı döneminde yaptığı çalışmalardan dolayı da yakından biliyoruz. Müzik sektöründeki sorunları iyi bilen ve bunlara çözüm üretmek için kafa yoran, emek harcayan Gencebay'ın da kurula atanması müzik sektörü adına çok olumlu bir gelişme. Kültür ve sanat politikalarımızın belirlenmesinde etkin bir rol üstelenecek bu kurulda kendi alanlarında duayen kabul edilen kişilerin yer alması beni sevindirdi açıkçası...