Survivor'ın İlk bölümünü izlerken içim cız etti. Çünkü yarışmacıların ten rengi, acımasız Panama güneşi altında beyazdan, kırmızıya ve mora doğru meylettikçe endişelendim. Nitekim içlerinden ikisi güneş çarpması nedeniyle daha ilk günde hastanelik oldu. Erkek yarışmacıların kıyıda buldukları define sandığını 10'dan 1'e doğru geriye sayarak açmalarına ise pek güldüm. Ama bu kez şartlar ağırdı. "Bankacı Hamdi Bey" ne teklif etse, hiç düşünmeden; pazarlık etmeden "üzerine atlayacak" durumdaydılar. Öyle ki; kızlar adasındaki iguanalar bile kebap olmaktan son anda kurtuldular!.. İlk kavganın kızlar adasında çıkmasına doğrusu hiç şaşırmadım. Erkeklere tavsiyem; ıssız adaya giderken yanınızda birden fazla kadın bulundurmayın! Ama asıl şaşırtıcı olan, fiziğe dayalı ilk yarışmayı kızların kazanması idi. Türk kadınları genlerindeki "testiyle su taşıma" yeteneğini kullanarak, erkekleri geride bırakıp, 4 direk ve 6 palmiye yaprağından oluşan leb-i derya "yalıyı" kaptılar. İyi de 10 kişinin el birliği yapıp 15 dakikada inşa edebilecekleri bu "hediye" için niye saatlerce kapıştılar, işte onu anlayamadım! Bu arada iki çiftin ayrılarak, iki ayrı takımda mücadele etmesi diğerleri için haksızlık. Hem birbirlerini kollama ihtimalleri var hem de diğer yarışmacılar sevenleri ayırmamak için ilerki bölümlerde onları koruma altına almak isteyeceklerdir. Böylece yarışmaya çift olarak katılmayanların hanesine sürekli eksi yazılması muhtemel... Acun'un yarışma öncesi sevgililere yaptığı uyarı da ilginçti. Dedi ki; "Arkadaşlar, kızlar ve erkekler adaları arasında çok mesafe var. Bu yüzden sevenler birbirine kavuşmaya kalkışmasın. Panama gazetelerine birinci sayfadan girmeyelim!.." "Var mısın Yok musun?"un en neşeli yarışmacılarından Emin'in taktiği de ilginçti. "Tam bana göre bir yarışma. Arkadaşlar akşam yemek arayacak. Ben ise yemeyeceğim, niyet edip yatacağım!.." Allah kabul etsin Emin'ciğim... Yarışma, "Türk erkek ve kadınının karakteristik özelliklerini tanıyıp, anlayabilmek" adına da bir laboratuvar işlevi görecek. Daha ilk günden bazı veriler elde ettim bile. Örneğin, kızlar kampının en yaşlı üyesi Nilgün Hanım, "kuzucuklarını" korumak adına "disk kaymasını" göze alıp, koca bir geceyi hazine sandığının üzerine "tüneyerek" geçirdi. Üstüne üstlük su taşıma yarışmasında "değirmen gibi" performans gösterince, hastanelik oldu. İşte "anne" özverisi... Kızların, işlerine en yarayacak kişi olan, en atletik ve dayanıklı yarışmacı Hicran'ı elemeleri ise kadınların dünyasında her şeyin her zaman mantıkla izah edilemeyecğinin en belirgin kanıtıydı...