atv dizisi 'Bir Zamanlar Çukurova'da Alzheimer hastası 'Haminne'yi oynayan, tiyatro oyununda rol alan ve üniversitede ders veren 74 yaşındaki Serpil Tamur: Bu yaşta her şeye yetişebiliyorum. Önemli olan yaş değil, ruh gençliği. Hayata da 'Dün, dünde kaldı, önemli olan yarın' diye bakıyorum
atv ekranında reyting rekorları kıran 'Bir Zamanlar Çukurova' adlı dizide Alzheimer hastası 'Haminne'yi canlandıran usta oyuncu Serpil Tamur'u Adana'daki sette ziyaret ettik. Dizi dışında tiyatroda da oynayan ve üniversitede ders veren 74 yaşındaki oyuncu, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı.
- Dizi çekimleri nasıl gidiyor? Çok iyi gidiyor, aldığımız sonuç da hepimizi mutlu ediyor. Bariz farkla birinci olmak çok güzel. İyi giden iş, çok da iyi çekiliyor demektir; ben buna inanırım. Öyle uyumlu bir ekibiz ki hep birbirimize yardımcı oluyoruz.
- Tiyatro, okul, dizi; bu tempoya nasıl yetişiyorsunuz? Genç kalmanızın bir sırı var mı?
Önemli olan fizik değil bence, ruh gençliği. Çok büyük bir keyifle yetişiyorum. 74 yaşındayım, bu yaşta hâlâ bu kadar işi üstlenebiliyor olmak beni mutlu ediyor. Bundan önce birkaç rol teklifi daha gelmişti ama eski oynadığım roller gibiydi. Sanatçının pencereleri çok açıktır; o rolü de oynar, bunu da. Hepsini oynayabildiği zaman sanatçı olur zaten.
- Siz kendinizi dramaya mı, komediye mi yakın hissediyorsunuz?
Hiç fark etmez benim için. Dramı da çok rahatlıkla oynarım, komediyi de. Oyuncuyuz biz, bunun eğitimini aldık, 55 senedir de sahnedeyim.
- Oyunculuktan sıkıldığınız oldu mu hiç?
Hayır. Dileğim, bu işin sahnede bitmesi. Bir hayli uzun yaşadım. İşe yaradığımız sürece yaşamak önemli.
YILDA 90 OYUN İZLİYORUM
- İşin dışında size ne enerji verir?
Torunlarım, çocuklarım, damatlarım. Üç torunum var, yoğunlukta pek göremiyorum, ikisi Amerika'da. Yazın geliyorlar ya da biz gidiyoruz. Birini çok sık görüyorum, aynı sitede oturuyoruz. Torunumun oyunuma gelmesini çok istiyorum, nasıl bir oyunculuk yaptığım aklında kalır belki. Çocuk oyunlarına götürüyorum, hiç kıpırdamadan ilgiyle izliyor.
- 55 yıllık sanat hayatınızda hiç gönül koyduğunuz bir olay var mı?
Ben 12 yaşında Polyanna'yı oynadım; sanırım bu rolün çok etkisi oldu. Hayata şöyle bakıyorum; dün, dünde kaldı, önemli olan yarın. Çok zor bir sektör ama benim için 'Çok güler yüzlü' derler. Gerçekten öyle bakıyorum hayata, o zaman çok keyifli oluyor her şey.
- Genç oyunculara tavsiyeleriniz var mı?
Bol gözlem yapsınlar, bol bol okusunlar, tiyatroya gitsinler. Bu meslekte en kötü şey 'Ben oldum' demek. Yılda 80-90 tane oyun izliyorum; o zaman kendimi doymuş hissediyorum, tatmin oluyorum. Bu role hazırlanırken bile Alzheimer hastalarının yattığı hastaneye gittim, onlarla oturdum sohbet ettim, vakit geçirdim. O gözlemleri yaparken başka şeyler de bilgi dağarcığıma girdi ve onlara da belki yarın, öbür gün ihtiyacım olacak. Amerika'da bir oyun izlemiştim, kızım götürmüştü, çok güzel bir müzikaldi. Bir şey dikkatimi çekti; nefes nefese kalmadan hem şarkı söylüyor, hem de dans ediyorlardı. Öğrendim ki, günde beş saat çalışıyorlarmış. Ben de oyunum başlamadan bir hafta önce her sabah nefes egzersizleri yapıyorum.
- Saçınızı bile boyamıyorsunuz, öyle değil mi?
Evet, geçen sene bıraktım. Bu rol bana geldiği andan itibaren boyamıyorum. Boyamam gerekirse boyarım, sıfıra vurmam gerekirse onu da yaparım.
YÜZÜMDEKİ ÇİZGİLER ROLÜM İÇİN LAZIM
- Oyuncuların botoks yaptırmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu aslında kişinin kendini mutlu etmesi ve tatmin olmasıyla ilgili bir şey. Benim yüzümdeki çizgi 'Haminne'ye lazım. Dolgu da yaptırabilirim, bu çizgilerin hepsi düzelir ama ben böyle çok mutluyum, 'Haminne'yi seviyorum. Daha kostümümü giydiğim anda mutlu oluyorum. 'Haminne'yi hissetmek beni mutlu ediyor. Her seferinde 'Hastanede ziyaret ettiğim kişiler şu an nasıl tepki verirdi?' diye düşünüyorum.