Mert Savaş bana göre ülkenin en keyifli gezi programcılarından. İcraatlarının bu köşeye sık sık konu olması da bu yüzdendir. Mert geçenlerde sosyal medyasından harika bir anısını paylaştı. Televizyonculuğun nasıl meşakkatli bir iş olduğunu, seyirci el vermeden asla yapılamayacağını ispatlayan bir belge niteliğinde olduğu için size de aktarmak ihtiyacı hissettim.
"Yıl 2015... Dolu Dolu Ramazan için yollardayız. 30 günde 30 şehirde günde 90-95 dakika canlı yayın yapıyoruz. Mardin'den başladık ve Bursa Cumalıkızık'a kadar geldik. Kanal sıkıntılı günler yaşıyor, FETÖ olayı patlamış, 3 yayından biri iptal oluyor. Bizim ekip olarak çok şükür FETÖ'yle metöyle işimiz yok, tek derdimiz başladığımız işi onurumuzla tamamlamak. Şehirler haklı olarak yayınları iptal ediyor. Yayın yaptığımız yerlerin çoğu, 'Biz Kanaltürk'ü değil Mert Savaş'ı tanırız' diye destek veriyor. Neyse, 6 sene önce bugün yayın yerimiz olan Bursa Cumalıkızık'a geldik. Günlerden pazartesi ama ortada hesaplamadığımız başka bir sıkıntı var. Hafta sonu yoğunluğunun ardından, o gün Cumalıkızık'ın tatil günü. Her yer kapalı. En fazla iki tezgah açık, dört kişi de gezmeye gelen var. Bizim ekip, toplam kalabalıktan daha fazla. Yayın saati geldi çattı. Aldım mikrofonu elime, koca köyde başladım bir başıma yayına. 15 dakika sonra konuşacak konu kalmadı. Sıcak tepeden vuruyor, reklama pas attım. Reklam arasında sanki sihirli bir değnek dokundu. Yayını ve halimi izleyen ablalar evlerinden çıkıp dükkanları, tezgahları açmaya başladılar. Bütün köy bir anda hareketlendi. Evlerden yemekler geliyor...
Unutulmayacak bir yayın oldu, süremiz olsa sahura kadar devam ederdik vallahi. Selam olsun Cumalıkızık'ın güzel insanlarına..."
Şikayetim var
Bu kez bir Sabah yazarı değil, Sabah okuru olarak karşınızdayım. Siz okurlar adına yazacağım.
Efendim, gazetemizin internet sitesi sabah.com.tr benzerleri arasında bir numara. Grubun yüz akı bölümlerinden biri. Bizim yazılarımızı da okurlarımıza internet ortamında sunduğu için hepimiz ona müteşekkiriz. Ancak okur şikayetlerini aktarıp, hataları, eksikleri ortaya dökmek de görevimiz.
Daha önce de yazılarımın sanal ortama aktarılmasında sorunlar yaşandığını dile getirmiş, ilgilileri bundan haberdar etmiş, daha dikkatli ve özenli olacaklarına dair sözler almıştım. Öncelikle, yazılar şiir gibi mısra mısra yazılıyor. Paragraf bütünlüğü filan hak getire. Pazar günü bir de baktım, benim yazdığım 'Herkese Yaren Gerek' şiiri düz yazı olarak sunulmuş. Ne kıtası var, ne mısrası... Üstelik yazımın içinde "Federico Fellini filminden fırlamış gibi" diye nitelediğim, yazının can damarı fotoğraf, internet sayfamızda yok!.. Sevgili mesai arkadaşlarım, can dostlarım... Zor şartlarda fedakarca çalıştığınızın farkındayım. Ama bizim o yazılar kolay yazılmıyor bilesiniz. Keşke boyacı küpüne daldırıp çıkarılınca oluşsaydı ama ben her kelimesini hassas kuyumcu terazisinde tartıyorum. Her paragrafın nerede açılacağı üzerine mesai harcıyorum. Beğenmiyorum, siliyorum, yeniden yazıyorum. Hele konu şiir ise daha bir hassaslaşıyorum. Şiir dediğiniz şey, sandığınız kadar kolay yazılmıyor çünkü. İçinde duygu var. "Kes yapıştır"a uygun değil yani... Düz yazıyı şiir gibi mısra mısra aktarıyorsunuz ama şiiri düz yazıya dönüştürüyorsunuz. Olacak iş mi?
O şiiri internet ortamına aktaran arkadaşımın hayatında hiç şiir görmediğini düşünmek istemiyorum. Ama yine de tanışmak isterim doğrusu...
Son sözüm: Önce kendimizi memnun etmeliyiz ki, okur da memnun kalsın...
Ne demiş?
Okurumuz Murat Aydın not etmiş: Kanal İstanbul'un ilk köprüsünün temel atma günü A Haber'deki canlı yayında armatör Mehmet Koç'tan çok anlamlı bir cümle geldi: "İstanbul Boğazı'nda bir kaza olduktan, İstanbul halkına bir zarar geldikten sonra önlemini alana 'yönetici' denir ama kimseye bir şey olmadan önlemini alıp gereğini yapana 'lider' denir."
Gaf kürsüsü
İYİ Parti lideri Meral Akşener, geçen seçim kampanyasında "Biz başkaları gibi özel jet kullanmıyoruz" demişti. Ancak Malatya Havaalanı'na özel jetle indi.
Zap'tiye
Erzurum Valisi Okay Memiş şöyle demiş: "Benim için verimli bir dana yetiştiren kişi sanatçıdır." 5 kişi toplanıp oda orkestrası kursak, ortak danaya girmiş olur muyuz?