Alınmaz, alınmıyor işte...
Öyle bir hal vardır ya, hani karşısındaki tam onu tarif etse bile dönüp yanındakine bakan, 'O ben olamam yani' hali. Arkadaş demek istiyor ki; herkes her yanlışı yapar, ben asla. Herkes en olmayacak işlere dadanır, ben asla. Herkes yalan söyler, ben asla. Herkes eğridir, ben doğruyum daima.
Ve elbette herkes yakalanır, ben asla...
Artık bu müthiş bir pişkinlikten midir, yoksa kendinden bihaberliğin son noktası mıdır bilemiyorum. Hani pazartesi günü 'Bir Lansmanın Anatomisi ya da Davet Davet Gezen Kadınlar' başlığıyla bir yazı yazdım ve madde madde hadiseyi tarifledim ya;
(Okumayanlar, sabah.com. tr'nin yazarlar arşivinden yazımı bulabilir) zannettim ki çete çete gezen, günde üç davette kozlarını paylaşan bu kadınlar beni çarmıha gerecek. Zannettim, bu selfie ablalar arkamdan demediklerini bırakmayacak.
Zannettim, kendileri botoks-dolgu kardeşliği çerçevesinde Bebek'te yürüşte, Lucca'nın önünde, Nişantaşı'nda kafede beni görünce kafalarını ters yöne çevirip bloğu basacak.
Aaaa! Ne olsa beğenirsiniz; söz konusu kitleden telefona telefon, mesaja mesaj, selama selam, tebriğe tebrik demedim. Bir kişi de üzerine alınmadı yani! O zaman Aleyna Tilki'den gelsin; o sen olsan bariiii, sen olsaaaan bariiii ooooooooo...