Geçen hafta Yalancı Bahar dizisinin ilk bölümünü izledikten sonra, dizinin iki ayrı filmden fena halde esinlendiğini yazmış, yapımcıları telif haklarına saygılı olmaya davet etmiştim.
Okurumuz Haluk Zırh ise diziye farklı bir eleştiri getirmiş:
"Sayın Aytuğ, Yalancı Bahar dizisi için söylediklerinize aynen katılıyor ve naçizane ilave ediyorum izninizle...
Sayın Aytuğ, seyirciyi çok hafife alıyorlar. Bu Yeşilçam filmlerinde de böyleydi, şimdiki dizilerde de böyle. Eleştirdiğinizde aldığınız cevap, 'teknik imkansızlıklar' oluyor. Bakın bunlarda teknik imkansızlık mı var, yoksa izleyiciyi umursamama mı? Cansel Elçin, dizide 9 yıl hapis yatmış çıkmış. Bu sürede eski sevgilisi ile hiç görüşmemiş ama sevgilisinin cep telefonunu ve çocuğunun okuduğu okulu; hem de gösteri gününde hiç bir ön araştırma, soruşturma yapmadan biliyor. Teknik imkansızlık sayın Aytuğ, teknik imkansızlık... (!)
Ayrıca başrol oynayan sanatçılar, senaryoyu önceden okuduklarında acaba böyle saçmalıklara itiraz edip, düzeltilmesini istemezler mi çok merak ediyorum. Çünkü Cansel Elçin röportajlarında Fransa'da sinema ve oyunculuk eğitimi aldığını söylüyor. Böyle şeylere neden önem vermiyor, dikkat etmiyor anlayamıyorum. Teşekkür eder, sağlıklı günler dilerim..."
Okurlarımızdan Neslihan Sarıcı Bardeau ise diziyle ilgili bir başka 'intihale' dikkat çekiyor:
"Yalancı Bahar dizisiyle ilgili yazınızı okudum. Dizinin tanıtım fragmanı da çok severek izlediğim bir film olan Jane Campion'un 1993 Cannes Film Festivali ödülü alan The Piano filminin kopyasıydı. Bilginize sunulur, sevgiler..."