Çarşamba günü atv'nin Kahvaltı Haberleri'ndeki 1 İnsan Hikayesi'nde rastladığım İbrahim Çapkan adlı kebapçının hikayesi, içinde adeta bin öykü barındırıyordu.
Çapkan, askerliğini komando olarak yapmayı çok arzularmış.
Bu nedenle vücudunu askerliğe hazır hale getirmek için gece yarıları sokağa çıkıp koşar, antrenman yaparmış.
Bir gece polisler ondan şüphelenip çevirmişler. Ne yaptığını sorduklarında "Askerliğe hazırlanıyorum" cevabını alınca ona inanmamışlar. Ama ondan sonraki her gece onu aynı yerde koşarken gördüklerinde selam durmaya başlamışlar.
'BU VATAN BENİM'
Çapkan hayaline ulaşmış.
Diyarbakır'daki komando bölüğünde keskin nişancı olarak operasyonlara katılmış.
"Psikolojik olarak her şeyi atlattım ama bir şeyi yenemedim.
Halen yamuk yumuk bir taşa bastığım zaman mayına bastım sanıyorum" diyordu yaşadıklarından kalan tortuları anlatırken. Askerdeyken sadece kendi moralini değil, geride bıraktıklarının moralini de yüksek tutmak gerekir ya, Çapkan da öyle yapmış. Operasyona çıkacağı zaman annesini arayıp "Bizim fırın arıza yaptı. Merkeze götürüp tamir ettirmemiz lazım. 5-6 gün benden haber alamazsan merak etme" diyormuş.
"Ben Mardinliyim" diyordu İbrahim Çapkan, "Babam Kürt, annem Arap'tır. Hem doğulu olup hem Türk bayrağına bu kadar aşık olmak, komandoluğa sevdalanmak yadırganacak bir durum olmamalı.
Burası benim, bu topraklar benim. Kimseye vermeye niyetimiz yok elhamdülillah... Aslında bu konuda en güzel cümleyi bizim Jet Li lakaplı Ahmet üsteğmenimiz içtimada söylerdi. Bölükte Kürt çoktu.
Derdi ki, 'Söyleyin bakalım, siz Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan nesiniz?' Hep birlikte bağırırdık: 'Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan Kürtleriz biz...' O da 'Hepiniz benim kardeşlerimsiniz' deyip sarılırdı bize..." Bir insan hikayesi içinde kaç hikaye saydınız? Benim saydıklarımdan bazılarını sıralayayım:
1- Azim, kararlılık ve çalışmanın gerçekleştiremeyeceği hayal yoktur.
2- Sınırda kelle koltukta savaşmak kolay değildir.
En zor olanı da; bir yandan vatanı, bir yandan da kendi psikolojini ve sevdiklerinin moralini müdafaa etmektir.
3- Kendini Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ferdi olarak görmek için ille de etnik olarak 'Türk' olmaya gerek yoktur.
Bayrağa sevdalanmak için coğrafi, etnik ve kültürel farklılıkların hiçbiri geçerli mazeret olamaz.
Teşekkürler İbrahim Çapkan...
Teşekkürler bu bin hikayeyi tek bir hikayeye sığdıran atv Haber...
Trump'ı kim anladı?
Çarşamba gece yarısı sadece bizim değil, tüm dünyanın gözü kulağı Beyaz Saray'da yapılacak ortak basın toplantısındaydı.
Beklenenden daha uzun süren toplantının ardından ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kameraların karşısına geçtiler. Bizler de nefesimizi tutup belki de Ortadoğu'nun geleceğine yön verecek bu önemli açıklamaları izlemeye koyulduk.
Ama o da ne? Yapılan simultane (anında) çeviri bir felaket. Trump'ın sözde Türkçeye çevrilen kelimelerinden anlamlı bir cümle oluşturmaya imkan yok.
İçimden, 'Keşke hiç çeviri yapılmasaydı da bari İngilizce bilenler Trump'ın ne dediğini anlayabilselerdi' diye geçirdim. Zira Trump'ın sesi çevirinin altında kalıyor, Başkan'ın ne dediği anlaşılmıyordu.
Basın toplantısının ardından haber kanallarını şöyle bir dolaştım. Stüdyoyu doldurulan yorumcular da belli ki bu çeviri felaketi yüzünden Tump'ın açıklamalarından pek bir şey anlamamış, bu yüzden yorum yapmakta zorlanıyorlardı. Kim bilir belki de bir şey söylemeye niyeti olmayan, kem küm edip lafları yuvarlamaya çalışan Trump, o çevirmeni özel olarak görevlendirmişti!..
N
e demiş?
Kanal D'deki Neler Oluyor Hayatta'dan bir diyalog: SEDA AKGÜL: Türk erkeğinin boy ortalaması 1.71, benim boyum ise 1.89, ne yapacağım şimdi? HAKAN URAL: Kucağına alıp seversin...
G
af kürsüsü
Balıkları taze göstermek için mavi ışık kullanıp zabıtadan ceza yiyen Beşiktaş'taki balıkçının atv muhabirine belirttiği mazereti ilginçti: "Gelini de evden gönderirken süslemiyorlar mı abla?"
Zap'tiye
Ispanağın kilosu pazarda 1 liraya düştü. Daha ne bekliyoruz? Vatandaşlar olarak örgütlenip etten zehirlenmiş numarasına yatalım!