Pek çok dizide severek izlediğimiz Lemi Filozof ve Funda Güray, 'İstanbul Muhafızları: Ab-ı Hayat Çeşmesi' filmi için birlikte kamera karşısına geçti. Aynı haftalarda gösterime giren Hollywood projeleriyle baş başa bir gişe başarısı yakalayan filmin başrolündeki ikili GÜNAYDIN'a konuştu.
Yarı animasyon bir filmde oynamak nasıl bir deneyim oldu?
LEMİ FİLOZOF: Çekimlerin ilk haftasında beynimiz durdu ama sonra ufak ufak çözmeye başladık.
FUNDA GÜRAY: Karşılıklı oynadığın bir oyuncuyla duygu alışverişi yapabilirken, boşluğa karşı bir animasyonu hayal ederek oynamak zordu.
Sürreal bir iş ortaya koydunuz. Türk izleyicisi bu tarzı izlemeye yatkın mı?
F.G.: Toplum olarak animasyon filmleri sevdiğimizi düşünüyorum. Pek çok izleyiciden, 'Keşke bu tarzda daha fazla Türk yapımı olsa' şeklinde mesajlar aldım.
Bir gün gerçek oyunculara ihtiyaç kalmayacağı ihtimali sizi korkutmuyor mu?
L.F.: Ben, bir gün, dediğin gibi bir şey olacağına inanıyorum. Belki çok yakında değil ama bizden iki ya da üç nesil sonra kanlı-canlı bir oyuncunun kalacağını düşünmüyorum. Çünkü tüm yönetmenler istedikleri gibi bir kreasyon yapabilecekler. Sarışın, yeşil gözlü, kısa boylu, şişman, karavansız, ucuz, belki de maliyetsiz... (Gülüyor) İnsani duyguların içine aşk, nefret, sevgi, öfke gibi her şeyi koyabiliriz ve vicdan önemli; bunu yapay zeka başaramayacağı için insanın yerine geçemeyecek.
F.G.: Bir oyuncunun kariyer planı için bunu hayal etmek korkutucu bir şey. Bunlar bilgisayar oyunlarında gerçeğe yakın ama henüz hâlâ gerçekçi görüntüde değil. O duygu geçişlerini bilgisayar ortamında yakalamak çok da kolay olmasa gerek.
Kariyerlerinize baktığımızda; hep varsınız. Bu, büyük şans değil mi?
L.F.: Uzun süredir sektörde olan oyuncular olarak, Funda'yla bana çok iş düşüyor. Alttan çok başarılı çocuklar geliyor ve onlarla aynı kulvarda yer alabilmek için devamlı geliştirmemiz gerekiyor.
F.G.: Eskiden belki 2 bin kişiydik, şimdi 5 bin kişiyiz. Yeşilçam mantığıyla, 'Biz zaten yetenekliyiz' demek söz konusu değil; kendimizi geliştirerek var olabiliriz.
ŞÖHRET İSTESEK INSTAGRAMMER OLMAYA ÇALIŞIRDIK
Halkın gözüyle oyunculara baktığımız zaman, 'Hiçbir derdi olmayan insanlar' olarak görülüyorsunuz. Sahiden özenilecek hayatlar mı yaşıyorsunuz?
L.F.: Hayatla ilgili derdim hep gezmek oldu. Belki seyyah olabilirdim ama oyuncukta karar kıldım ve 20'inci yılımdayım. Krediler, borçlar, vergiler; bunlar önemli şeyler. Herkes ne yapıyorsa, biz de aynısını yapıyoruz. Oyuncu, bir hayvandır ve sürekli hareket etmek ister, içi oynama isteğiyle doludur. Dünyada hangi oyuncunun dengeli bir ruh yapısı var? Oyuncu olmak için dengesiz olman gerekmiyor ama oyuncuysan dengesizsindir. Bu işi, para-pul ya da popülarite için yapmıyoruz.
F.G.: Popülarite için yapıyor olsaydık, Instagrammer olmaya çalışırdık. Tabii ki göz önünde olunca hiç derdi olmayan, bilinirlikten dolayı hürmet gören, paraya para demeyen, her zaman öncelikli kişilikler olduğumuz düşünülür ama öyle değil.
MÜSRİFLİKLERİMİ ARTIK DİZGİNLEDİM
Müsrif misiniz?
L.F.: 'Bugün ne yiyoruz? Aaaa olmaz, benden...' diyen bir karakter olduğum için müsrifliklerim olabiliyor. Tabii çok ısmarlayınca, çok arkadaşın oluyor. Bu 20 yıl, bana bunu öğretti. Eskiden 'Arabam da olsun, bir de tekne hiç fena olmaz' diyordum. Hepsi de oldu ama artık merakım kalmadı. O yüzden müsrifliklerim dizginlendi diyebilirim.
F.G.: Çok müsrif olduğumu düşünmüyorum, tutumluyum. Ama tutumluluktan kastettiğim, kimseye bir şey ısmarlamayayım şeklinde değil. Yemesini, içmesini, gezmesini severim.