Gazetecilik kariyerine İttihatçı Cemal Paşa'nın torunu olarak başlayan, önce solcu, sonra Kemalist olan... Bir dönem Cumhuriyet gazetesini yöneten... Liberalizme yelken açınca Kemalistler tarafından döneklikle suçlanan Hasan Cemal'in medyadaki başarı formülü basit: Her devrin adamı olmak! Hakkını yemeyelim siyasette değişim rüzgârını önceden sezip, medyada tarafını seçmek meziyet ister!
Cemal için intikam soğuk yenen bir yemektir! Kendisine dönek diyenlerden rövanşı yıllar sonra yazdığı kitabında Cumhuriyet gazetesindeki meslektaşlarına çamur atarak aldı. Medyada güçlü bir liberalist kalem olarak yıllarca yazılar yazdı. En son ana akım medyaya veda etmeden önce "Yetmez ama evet"çiydi. Sonrasını hepiniz biliyorsunuz; medyadaki konforlu koltuğunu kaybedince hükümete ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı nefret dolu yazılar kaleme aldı.
Hasan Cemal, Türkiye'deki seçimlerden umudunu kaybedince önce ABD Başkanı Donald Trump'a umut bağladı, Erdoğan'ı hizaya getireceğine inandı ama güvendiği dağlara kar yağdı! Sonra yeni ABD Başkanı Joe Biden'ın Erdoğan'ı dizginleyeceği hayallerine kapıldı. Ama beklediği dış baskı bir türlü gelmedi. O da "Batı ne mi yapıyor? Washington'dan, Brüksel'den bazı protesto sesleri kulaklara çalınıyor. Ama o kadar. Daha ileri bir adım yok. Hatta, AB'den Türkiye'ye dönük yaptırım planları, Amerikan yönetiminin, başkan Biden'ın telkinleriyle bir kenara konuluyor" gibi yazılar kaleme almaya başladı. Hasan Cemal bu aralar çok üzgün! Kim bilir içinde nasıl bir öfke besliyor!
Peki, Hasan Cemal'in kibirle dolu bu özgüveni nereden geliyor? Erdoğan ve hükümete karşı öfkesinin motivasyonu ne? Tabii ki fonlar! Sabah'tan Koray Taşdemir, Cemal'in sahibi olduğu 2013 yılında kurulan Bağımsız Gazetecilik Platformu P24 adlı internet sitesinin Amerika, İsveç, Norveç, Danimarka ve İngiltere'deki vakıflar tarafından da fonlandığını yazdı.
2013-2014 yılları arasında Norveç Büyükelçiliği P24'e 21 bin Euro, Danimarka Kopenhag merkezli Niras 70 bin Euro fon aktarmış. Aynı yıllarda İngiliz The Guardian Foundation 37 bin İngiliz sterlini hibede bulunmuş. Bitmedi, Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) 50 bin dolar ve İsveç Başkonsolosluğu 198 bin TL fon aktarmış.
Ruşen Çakır'ın yabancı ülkelerden aldığı fonlar tartışılırken Hasan Cemal daha becerikli bir 'fondaş' çıktı! Bir de Çakır ve Cemal gibi sözde bağımsız özde 'fondaş'lar, yıllarca birçok gazeteciyi 'yandaş' diye aşağıladılar, iyi mi?
Ee kendinden olmayan gazetecileri itibarsızlaştırmak, hükümeti ve Erdoğan'ı bitip tükenmek bilmeyen bir enerjiyle eleştirmek kolay bir iş değil! Bunun bir karşılığı olmalı değil mi? Yabancı 'fonlar' ne için var!
'medya adamı' adlı Twitter kullanıcısının dediği gibi "Bir Hasan Cemal kolay yetişmiyor, 5 ülke birden fonlamış."
***
İNGİLTERE BAŞARDI, SIRA BİZDE
İngiltere'de 15 Temmuz'da 51 bin 870 Covid-19 vakası tespit edilmişti ama hükümet kısıtlamaları 19 Temmuz'da tamamen kaldırdı.
İki hafta önce uzmanların İngiliz hükümetinin stratejisini 'Bir nükleer reaktördeki kontrol çubuklarını çıkartmaya' benzettiğini yazmıştım. Ve şöyle devam etmiştim; "Eğer İngiltere başarırsa biz de başarırız. Ama önce aşılamada hızlanmalıyız."
Sonunda İngiltere'den güzel haber geldi. Vaka sayıları düşmeye başladı. En önemlisi İngiltere'de toplumsal bağışıklık yüzde 87'ye ulaştı. Delta varyantı etkisiyle sürü bağışıklığı için belirlenen oran ise yüzde 93. Vaka sayısı her yaş grubunda hızlı bir şekilde düşüyor.
Koronavirüs uzmanı olan Dr. David Matthews, "Bu salgın İngiltere için hemen hemen bitti. Sanırım bu kış büyük bir dalgalanma ya da ciddi düzeyde ölümler görmeyeceğiz. Aşı olmayan son yüzde 10'luk kesimdeki farkı ne kadar kapatırsak o kadar iyi olacağız.
Herkes eninde sonunda virüsle tanışacak ve bunu aşılı yapmak çok daha iyi" dedi.
Son cümle çok önemli; aşı olan da olmayan da eninde sonunda virüsü kapacak. Tüm mesele aşılıyken virüsle tanışmak. Ülkemizde vaka sayısı hızla artıyor, salgında yeni dalgayı aşı olmuş şekilde karşılamalıyız.
Ekonominin güçlenmesi, işsizliğin azalması, okulların açılması ve en önemlisi toplumsal bağışıklık için acilen aşı sertifikasını hayata geçirmeliyiz.
***
DAĞINIK İMAJ BAŞARISI
İngiltere Başbakan Boris Johnson, bir etkinlikte yağmur başlayınca şemsiyesini bir türlü açamadı, açınca şemsiye ters döndü. Johnson'ın şemsiye ile mücadelesi sosyal medyada espri konusu oldu.
Johnson'ın saçları sürekli dağınık, kravatı hep gevşek, bazen takım elbisesi ütüsüz.
Koskoca İngiltere başbakanının imaj danışmanı yok mu sanıyorsunuz? İngilizler rahat insanlardır, kimin ne dediğini umursamazlar. Johnson'da da kendilerini görüyorlar.
AB'den ayrılmak, İskoçya'nın bağımsızlık referandumu, Covid-19 vs. Johnson zor sınavlardan başarıyla geçiyor. Onu seçimlerde başarıya götüren biraz da bu dağınık imajı.
***
GOOGLE DA AŞI İSTİYOR
ABD'li teknoloji devi Google, çalışanlarının işyerlerine dönebilmeleri için aşı zorunluluğu getiriyor. Dünya da başka özel şirketlerde çalışanlarına aşı olma zorunluğu getiriyor. Özel sektör hükümetlerden önce harekete geçti.
Türkiye'deki büyük şirketler de çalışanlarına aşı olmayı şart koşmak için harekete geçer mi acaba? Bakın İzmir'in Konak ilçesinde Kemal Özçakar restoranın girişine "Aşı olmayan giremez" yazısı koydu. Özçakar "Amacım aşı çalışmalarına destek vermek" diyor. Küçük bir restoran işletmesi bile müşterisine aşı şartı koşup büyük bir risk alıyor!
***
Altyazı
"Merhamet her zaman en doğrusu değildir, en güzeli ve en ahlaklısı da değildir.
Size kötülük edenleri mazur görmek, onlara anlayış göstermek, onların içindeki şeytanı ancak besler, büyütür. Affetmek belki de o insana yapabileceğiniz en büyük kötülüktür." (Dogville)