Öncelikle tüm okurlarımdan kocaman bir özür diliyorum. Bir hafta süreyle izne çıkacağımı sizlere duyuramadığım için. Çünkü bu ani karar, hafta sonu sayfalarımız baskıya girdikten sonra verilmişti. Sağ olsunlar, mesai arkadaşlarım da ilerleyen günlerde 'Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığı için yazılarına bir hafta ara vermiştir" ibaresini köşemin bulunduğu sayfaya iliştirmedikleri için sizler acayip bir telaşa kapıldınız. Gazetenin telefonları susmamış. Benim E-mail kutum ve sosyal medya hesaplarım da öyle. Malum, pandemi dönemi. Okurlarım öncelikle sağlığımdan endişe etmişler haklı olarak.
Neyse, sağlıkla, sıhhatle, özlemle yeniden kavuştuk işte. Gerisi teferruat... Bugün ve yarın köşemde bir haftadır biriktirdiğim ama sizlere ulaştıramadıklarım var.
Yahu bir hafta boş bıraktık, ekranda iki büyük kayıp verdik. Atv'deki EDHO'nun Tipi'si (Savaş Özdemir) ile Çukur'un Emmi'si (Kadir Çermik) sizlere ömür... Özellikle Tipi'yi canlandıran Savaş Özdemir, bizim köşenin övgü şampiyonlarındandı. Diziye müthiş bir renk ve ivme kazandırmıştı. Yeri zor dolar.
Geçen hafta Çukur'daki bir sahne de beni çok etkiledi. Metin, dostu Meke'nin para uğruna neden karşı safa geçtiğini anlamaya çalışırken teşhisi koydu: "Belli ki seni babalık korkusu sarmış..." Çünkü Meke'nin eşi hamileydi. Genç adam "Artık bir ailem var, onları korumam, doyurmam lazım" endişesiyle ilkelerini ayaklar altına almıştı. Metin, eski dostunun haline anlayış gösterdi. Ama giderayak taşı gediğine koymayı da ihmal etmedi: "Evlatlar önemli tabii. Ama ileride babalarından utanmamaları daha da önemli..." Bu söz üzerine bizim Meke'yi bir düşünce alıverdi...
Baydın artık birader!
ABD Başkanı Biden, Ermeni safsatasına "Soykırım" dedi. Demese şaşırırdım. PKK'yı, PYD'yi, YPG'yi açıkça destekleyen, Türk askerinin kafasına çuval geçirmeye kalkan, Türkiye'ye kim düşmanlık ederse onun yanında duran, FETÖ'yü evinde besleyen, onu maşa olarak kullanıp Türkiye'de darbe yapmaya kalkışan, her başı sıkıştığında NATO marifetiyle askerini imdada çağırdığı Türkiye'yi (Kore, Afganistan, Kosova) Ruslardan füze aldı diye F35 uçak projesinden çıkartan bir ülkenin başkanından ne bekliyorduk ki?
Tavizsiz, net, herkesin ağızının payını veren dirayetli ve onurlu dış politikamızın bize en büyük hediyesi ne biliyor musunuz? Dostu, düşmanı tanımamızı sağlaması.
Hep çıplak ayaklılar sokuluyor
Show Haber'de izledim. Motosikletinin arkasına bağladığı tekerlekli sepetle kısıtlama gününde kağıt toplayan gariban adamı polis çevirmiş. Ne ehliyet, var ne ruhsat... Üstelik yasaklı günde caddede... Adam hıçkırıklarla ağlayıp, polislere yalvarıyordu: "Kurban olayım, ayağınızın altını öpeyim yapmayın. Bu cezayı ödeyecek durumum yok. 6 aylık kızım var benim. Kıt kanaat doyuruyorum onu..."
Polisler "Biz kanunu uygulamak zorundayız" diyerek adama 5 bin 850 lira ceza yazdılar. Çoktan hurdaya çıkması gereken motosikletini satsa o kadar parayı toplayamaz.
Şeriatın kestiği parmak bazen acıyor işte... Tıpkı izlerken içimin acıdığı gibi... Haber dönüşü sunucu Ece Üner dedi ki, "Yılan sadece çıplak ayaklıları sokuyor işte..."
Aklıma lüks villada korona partisi yapıp, adam başı 3 bin 100 lira ceza yazıldıktan sonra güle oynaya evlerine giden züppeler geldi. Hak verdim Ece'ye...
Tek tesellim ise Düzceli hayırseverlerin o gariban adamı bulup, cezasını ödeyerek, ayrıca evine kumanya getirmeleri oldu.
Gaf kürsüsü
Profesör Celal Şengör'e canlı yayında bir katılımcının ciddi ciddi sorduğu soru akıl uçuracak cinstendi: "Fay hatlarını başka yere taşısak depremden kurtulur muyuz?"
Zap'tiye
Muğla'da koca denizde tek başına yüzen adama ceza... Manavgat'taki otelin yüz metrekarelik kapalı alanında kucak kucağa şampanya banyosu yapanlara sefa... Vallahi bu memleket akıllara seza...
Ne demiş?
EDHO'dan bir diyalog: Yavuz: "Sen oruç tutmuyorsun ki, niye sahura kalkıyorsun?" Hırsızların lideri Hamdi Baba: "Oruç tutmuyoruz diye sevabını da mı çalmayalım?"