Daha önce bu sütunlarda yazmıştım. Yeteneğine ve performansına oranla medyanın adından en az söz ettiği oyuncunun Engin Akyürek olduğunu vurgulamıştım.
O yazıdan sonra benimle aynı fikirde olan pek çok televizyon izleyicisinin bulunduğunu gördüm. Özellikle de Gizem Yıldız adlı okurumuzun edebi değeri bir hayli yüksek 'güzellemesini' sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakın, bir öğrencinin müfredattan feyiz alarak yazdığı o mektup, köşemize nasıl da yakışıyor:
KALBİ KAÇ ODACIKLI?
"Yüksel Abi merhabalar, senden köşende kısacık bir yer isteyeceğim; büyük adamın, koca yürekli hayranları için. Engin Akyürek ve onu sevenler için...
Dersimiz: Engin Akyürek... Limit Sıfır'dan Engin'e giderken, duruyoruz... Bu adamın hayatının türevini alıyoruz ilk olarak.
Bakıyoruz piyasaya ve Engin Akyürek'in tümsek aynadan olan o 1.5 f uzaklığındaki mesafesine...
Her seferinde hayran oluyoruz. Kırılma indisine bakıyoruz, hiç sapmadan devam ediyor; 'İşte bu' diyoruz!
Alıyoruz, koyuyoruz indirgen bir maddeyle reaksiyona, hiçbir değişikliğe uğramadan çıkıyor, mest oluyoruz. Kalbi diyoruz, kalbi... Kaç odacıklı acaba? Hepimize var mı yer?..
Enzim gibi sadece bir reaksiyona özgü olan yapısı, her reaksiyonda bambaşka rolleri üstlenip, 'doğa üstü' dedirtiyor. Bazen 'karadan geçiriyor gemileri', bazen yaptığı ıslahatlarla yepyeni bir tarz çıkarıyor ortaya.
Uzun saçlı beyleri görmeden bakkala gidemez oluyoruz sayesinde... Her evde bulunsun istiyoruz; koyuyoruz bir dik koninin içine, koniyi de televizyonun üstüne. Boş kalan yerlerin hacmini hesaplayamıyoruz. Kıpırdamadan duramıyor yerinde, öyle güzel oyun oynuyor ki, yapma etme diyemiyoruz... Yaptıklarını anlamak, yarım açı formüllerini ezberlemekten daha zor geliyor bazen. O doğruya olan dik uzaklığı var ya, o uzaklık! Hani, biz biliyoruz ya onun eğimini...
YARIM DEĞİL, TAM UYAK
Tamam diyoruz, Engin Akyürek! Tozlaşmışsın ki sen! Polenlerin gelip, dişicik borusuna yerleşmiş ki, oturmuşsun sen gündeme... Olmuş bir kere; rüzgarla, suyla, böcekle, insanla... Sen yeter ki ol, oksijensiz solunum bile yaparız, diyoruz...
Ve yapı özellikleri... Aruz kadar zor, hece ölçüsü kadar uyumlu. Öyle ünlü daralmasına falan da gelmez, egosu falan yoktur. Uyaklanışı mesela... Yarım değil. Zengin ve cinaslı da değil, gösteriş peşinde değil çünkü. Tam uyak! Her daim.
Dildeki işlevi ise... Alıcıyı harekete geçirici... Cemal Süreya gibi çarpıcı ve yoğun bir isim. Ama anlamsız değil. Sadece bizim için 'küçük dilini yutmuş kırmızı soğandır ya da elisürencil...' Anlatılmaz...
Ya da ben böyle anlatabilirim ancak. Mesela senin için limit Sıfır'dan Artı Sonsuz'a giden müthiş adam diyebilirim... Kendine çok iyi bak, kalbinde sayısız odacık olduğunu bildiğim, koca yürekli adam...
Biz buradayız, tam arkanda.
Eğer şans bizden yana olur da köşende yayınlarsan, çok mutlu olurum, oluruz...
Severek okuyorum, iyi günler..."