Yahu biz daha geçenlerde bu kadına Eyyvah Eyvah serilerindeki o inanılmaz 'Çakma Seda Sayan' rolüyle methiyeler düzmemiş miydik?
Ne zaman o rolden çıktı da, 'kusursuz bir Kürt kadını' oluverdi?
Kadın oyuncu değil, sanki pürüzsüz bir tuval. İyi bir senaryo, özenle yazılmış bir karakter buldu mu, anında Rembrandt tablosuna dönüşüveriyor.
Demet Akbağ, Hükümet Kadın filminde yine devleşmiş. Her zaman yaptığı gibi, eline geçirdiği karakterin içine maya olmuş, onu fermantasyona uğratıp 'nihai mamül'e dönüştürmüş.
İnsan 'mikropluk' yapacaksa, böyle yapmalı!..
Ve Sermiyan Midyat... Bu, Ay Lav Yu'dan sonra, yetiştiği yöreden süzdüğü ikinci hikaye... En az birincisi kadar sıcak, sevimli ve bir o kadar da ibret verici.
Olaylar, 1956 yılının Midyat'ında geçmesine rağmen, sanki bugünü anlatıyor.
Etnik ve dini farklılıkların insanlık potasında eritildiğinde nasıl şahane bir kokteyle dönüştüğüne hepimizi ikna diyor. (Müslüman, Hristiyan ve Yezidi cemaatleri yağmur duası için saf tutmuşlar. Köylülerden biri diyor ki, "Vallahi geçen yıl Hacca gittiğimde şeytan taşlamadım. Sırf Yezidi komşularıma ayıp olmasın diye...")
An geliyor çocuk gelinlerin dramına bir bakış fırlatılıyor. (Belediye başkanı seçilen kadın, zorla evlendirilmek istenirken evden kaçan tüm çocuk gelinleri bir evin çatısında toplamış. 'Mor Çatı'nın 1956 Midyat modeli)
Ana dilin zorla yasaklanmasına da atıf var. (Köy öğretmeni, yaz tatilinde Kürt çocuklarla vedalaşırken "Evde bol bol Türkçe konuşun ki antrenman olsun" diyor.)
Sermiyan, 50'li yıllardan günümüze 'imdat merdivenleri' uzatmış. Tabii görebilene, görüp de tutunabilene... Hükümet Kadın, bugüne kadar gördüğüm en 'güncel' dönem filmiydi.
Eh, serde eleştirmenlik var ya, bunca güzellik arasında gözümüz kusur arayacak elbet. Filmin ilk 15 dakikası seyircide yüksek bir 'beklenti' oluşturuyor. Ama tempo korunamıyor. Özellikle 'altta tünel, üstte halay' sahnesi gereğinden fazla uzamış. Finaldeki 'dram zorlaması' da filme ağır gelmiş gibi. Bir de filmin en sempatik karakteri Minik Memik, dört yılda hiç büyümez mi?