'İşimde gücümdeyim, kimseye kötülüğüm olmaz. Çalışırım, tatlı insanım, benim neyim eksik acaba da şu hayatı olduramadım be usta?' sorusuyla dertli dertli uzaklara bakıyorsanız eğer, kafanızı çevirip Şeyma Subaşı'ya bakın. Kendisi şu ömrümde gördüğüm en özgüven sahibi, en 'Oldururuz abi, dert etme' kafalı kişilik diyebilirim. Yok böyle bir özgüven, yok böyle bir rahatlık, böyle bir önüne bakma, uzaydan bağlanma hali...
SENİ GİDİ ŞUURSUZ!
Yanlış anlaşılmasın, asla laf sokmuyorum. Çünkü bayramın ikinci günü Onur Baştürk'e verdiği röportajda da, sık sık kullandığı sosyal medya hesaplarında da, canlı canlı gördüğüm mekanlarda da fark ettim ki; bu kıza ayar olmak, gıcık kapmak, atarlanmak mümkün değil. Kızın özgüveni zorlama değil, kendini koruma kalkanı hiç değil; gördüğüm en ferah kafa.
Diyelim ki başkası "Şu an sosyallikten namaz kılamıyorum" cümlesini kursa, 'Seni gidi şuursuz!' girişiyle binbir laf düzer, cehaletinden kıpkırmızı olurum. Şeyma söyleyince gülüyorum. Başkası konuşmasını İngilizce deyimlerle süslese tokatlayasım gelir, Şeyma yapınca eğleniyorum. Başkası "Ablama çanta aldım, sevinçten ağladı" dese; 'yuh'lar, 'pes'ler döşerim, Şeyma deyince görmezden geliyorum.
VALLAHİ BİLLAHİ MARS!
İşini sorsanız cevabı yok, toplum ezberlerine göre bir yaşamı yok, sosyal medyada kendisine söylenmeyen kötü söz yok. Başkası olsa evlere kapanır ama bizimki gezdikçe geziyor, paylaştıkça paylaşıyor, enerji bombası gibi ışıklar saçıyor ve hep gülüyor.
Sonra da kalkıp şunu diyor ve 'Amaaan be!' çekebiliyor: "Onların bana yazdığı kötü söz ya da beddua, benim şu an seninle konuşmamı engelliyor mu? Acun'la birlikteliğimi engelliyor mu? Benim kızıma bir şey yapıyor mu? Ya da benim alacağım çantama? Ne oluyor yani? Bu kadar negatiflikle hiç tanımadıkları birine dolarak kendilerine zarar veriyorlar."
Yahu sizce de milyonların gözü önünde aldığı Acun maçını takiben verdiği şu röportaj bile, acayip bir özgüven ve ulaşılamayacak bir 'Alice Harikalar Diyarı' hali değil mi? Vallahi bambaşka bir kafa, billahi Mars! Herkesin, kendine duyduğu böylesine güçlü bir aşkı olmalı. Yoksa bu hayatta başka türlü yırtılmaz, gönlüne göre yaşanmaz, kuşlar gibi uçulmaz. İşte bizim en önemli eksiğimiz bu. Çok eğlenceli çok.