Hürriyet yazarı ve yayın yönetmeni Ahmet Hakan, pazar günkü yazısında "Türkiye'deki Sevgililer Günü için bir çift seçmek durumunda kalsam... Galiba Arzum Onan/ Mehmet Aslantuğ çiftini seçerim. Ama bu seçim, bu çiftin feci sıkıcı bir çift olduğu gerçeğini zerre kadar etkilemez" dedi.
Evet, Arzum Onan/Mehmet Aslantuğ çifti çok sıkıcı. (!) Çünkü Mehmet Aslantuğ beyefendi, Arzum Onan hanım kadın. Mehmet Aslantuğ aklı başında konuşuyor, ağzını sadece fikir beyan etmek için açıyor. Arzum Onan bir gün şarkıcılığa, ertesi gün YouTuber'lığa soyunmuyor. İkide bir medya önünde küsüp sonra yeniden medya önünde barışmıyorlar. Mehmet Aslantuğ karısına aldığı hediyeyi önce magazin muhabirleriyle paylaşmıyor. Arzum Onan durup dururken birilerine laf sokup, polemiklere balıklama dalmıyor. Yediklerini, içtiklerini, gezdiklerini, gördüklerini kendilerine saklıyorlar. Gerçekten de bazıları için çok sıkıcılar. (!) Allah tüm magazin alemini böyle sıkıcı çiftlerle doldursun inşallah.
TB4 geliyor, çatlayın!
Türkiye'nin uzay hamlesini küçümseyen, dalga geçmeye çalışan 'içimizdeki İrlandalılara' kötü bir haberim var: Dünyanın en gelişmiş insansız jet savaş uçağı Bayraktar TB4, Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında göklerde olacak.
Müjdeyi, İHA ve SİHA'ların arkasındaki beyin, savaş sanayiimizin gururu Selçuk Bayraktar sosyal medya hesabından duyurdu. 4.5 ton kalkış ağırlığına sahip, ses hızındaki Bayraktar TB4 şu andaki en gelişmiş savaş uçaklarının yaptığı tüm manevra ve muhabere yeteneklerini aşacak bir teknolojide üretilecek. Bu, insanlı yerli savaş uçağının üretimi öncesindeki son SİHA'mız olacak.
Laftan başka hiçbir şey üretmeyen, sosyal medyada Mustafa Topaloğlu üzerinden geyik çevirmeyi meziyet sanan, Türk insanının zeka ve yeteneğine asla inanmayan, güvenmeyen avareler yaya, çalışan, üreten, düşünenler Ay'a...
VAR'a inanmıyorum
VAR'ın ne olduğunu anlatmama bilmem gerek var mı? Çünkü Yardımcı Video Hakem sistemi, memleketin en fazla tartışılan konularının başında geliyor.
Ben tavrımı en başından koymuştum. VAR'ın 'hatalar oyunu' futbolun doğasına aykırı olduğunu, akışını ve heyecanını sekteye uğrattığını, futbol sahalarının 'adliye sarayı' olmadığını anlatmaya devam ediyorum.
VAR'a neden inanmadığıma gelince: VAR hakemleri de sahadakiler gibi etten, kemikten. Onlar da hata yapabiliyorlar yani. Özellikle ofsayt çizgisi çekilirken referans noktasını bilerek ya da bilmeden yanlış alırsan, topun ayaktan çıkış anını yarım saniye öne ya da arkaya çekersen bir maçın kaderine hükmedebiliyorsun.
Sahadaki futbolcuların VAR kararına hemen boyun eğip, bunu 'mutlak adalet' olarak görmelerini tebessümle izliyorum. Zira kariyerim boyunca pek çok spor servisinde çalıştığım için, bizim zamanımızda Piero adı verilen bu sistemin nasıl manipülasyona açık olduğunu gözlerimle gördüm.
Söylemeye devam edeceğim: VAR'sa, ben yokum!..
Sevgi İzi'nin gücü
Müge Anlı'nın başlattığı Sevgi İzi uygulaması canları kurtarmaya devam ediyor. Son iki gün içinde üç kayıp kişi Sevgi İzi sayesinde ailelerine kavuştu.
Hâlâ bilmeyen varsa anlatayım: Eğer Alzheimer'lı ya da zihinsel engelli, yani kaybolmaya yatkın bir yakınınız varsa hemen benibuldular. com'daki formu dolduruyorsunuz. Onlar da size bir numara gönderiyorlar. Bir dövmeciye gidip kaybolması muhtemel kişinin sol bileğine o numarayı yazdırıyorsunuz. (Pek çok dövmeci bu işlem için para almıyor) Kaybolması durumunda o kişiyi bulanlar emniyet güçlerine başvuruyor, onlar da sistem aracılığıyla bilgilere ulaşıp, kayıp kişiyi ailesine kavuşturuyorlar.
Gaf kürsüsü
Habertürk'teki Kübra Par'ın programında konuşan Doğu Perinçek, gülerek "Her 13 kişi öldüğünde ulusal yas ilan edilmez" deyince büyük tepki topladı.
Zap'tiye
Sultangazi'deki sokak düğününde halay başı, mendil niyetine maskesini sallıyordu. Oysa halayı Korona çekiyordu, göremediler.
Ne demiş?
"Her şeye 'yamaç' paraşütüyle atlayanın, nereye ineceği belli olmaz." (Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da Kimsesiz Doğan'ın sözü, rakip dizi Çukur'a bir gönderme olmasın sakın?)