Neden mi? Madde madde anlatayım:
Maske takmıyorlar.
Sosyal mesafe tanımıyorlar.
Her gün dışarıdalar. Hepsi kısıtlamalardan muaf.
Okullar kapalı olmasına rağmen çocuklarını okula gönderebiliyorlar.
İçlerinde aşı olan, aşıya gereksinme duyan kimse yok.
Bütün bunlara rağmen içlerinde Korona'ya yakalanan tek kişi yok.
Koca şirket patronları, yöneticileri, sürekli kadın peşinde koşup bir gün bile işe gitmedikleri halde şirketleri iflas etmiyor.
Hiç tuvalete gitmiyorlar. Odada tek başınayken burunlarını karıştırmıyorlar. Ne geğiren, ne gaz çıkaran var.
Sokaktan gelip, ellerini yıkamadan sofraya oturuyor, evin içinde sokak ayakkabılarıyla dolaşıyor ama yine de mikroplardan uzak kalıp, hasta olmamayı başarıyorlar.
Kadınlar sabah ful makyajlı ve saçları yapılı uyanabiliyor. Erkekleri bir gün bile berberde ya da ayna karşısında görmüyoruz ama saçları sakalları her an bayram tıraşı kıvamında. Gel de bu karakterlere özenme...
Diyanet'ten Rap'li kamu spotu
Rap müzik gençlere ulaşmanın en kestirme yolu haline geldi. Dikkat ederseniz, gençlere yönelik reklam kampanyalarında da cingıl (reklam müziği) olarak hep rap şarkılar kullanılıyor. Tahminimce rap, önümüzdeki seçim kampanyalarının da yıldızı olacak.
Türk Diyanet Vakfı da bu gerçeği ıskalamadı. İnsanları fitre ve zekat vermeye teşvik eden kampanyanın kamu spotunda rap müziğini kullandı. Sözler şöyle: "Anadolu'dan Asya'ya köprüler kurdu / İnsanlığa hep umut oldu Avrupa'dan Uzakdoğu'ya köprüler kurdu / Mahzunun ümmetin umudu oldu / Hey dünya, kardeşlerini unutma / Beklenen sensin..."
Yeni popüler müzik akımı uygun adım geliyor: Rap, rap, rap!..
Mesut'un Fener'e şampiyonluk borcu var
Bu sene bu sütunlarda çok Fenerbahçe yazısı yazdım. Bu da muhtemelen sonuncusu olacak. Mesut Özil ara transferde Fener'e takımı şampiyon yapması için getirilmişti. Gelgelelim aylardır sahalardan uzaktı. Hazırlanması çok uzun sürdü. Üstüne bir de sakatlığı eklenince umutsuz vakaya dönüştü.
Son maçlarda Mesut sadece 'İsim kontenjanından' oynadı. Topu sürekli en yakınındakine verip sahada boşuna yer işgal etti. (Son maçın son saniyesinde attırdığı faydasız gol hariç).
Mesut ancak bir sistemin dişlisi olabilir. Bugüne kadar Avrupa'da edindiği kariyer, dişliler arasında en doğru yere monte edilmesi sayesindedir. Sistemi olmayan Fenerbahçe'de ise sadece 'avara kasnak' olabildi. Son 20 dakikalarda tek mücadelesi, sarkan diline basmamak içindi
Bu arada şaşırtıcı olan, Fener'in Sivas'a 2-1 yenilmesi değil, bu yönetimle şampiyonluk şansını son iki haftaya kadar taşıyabilmesiydi. Sivas karşısındaki Fenerbahçe'de sahaya girenler de, sahadan çıkanlar da bir Kayode yapmadı. Tıpkı çaylak hoca Emre Belözoğlu'nun 20 tanesinin, bir Rıza Çalımbay etmediği gibi...
İkinci golde yine Tisserand'ın sakarlığı vardı. Pek çok maçta Fener'e kritik puanlar kaybettiren Fransız, önce golü kaçırdı, sonra golü yedirdi. Orada Salai ile Gustavo oynar. Böylelikle hiç olmazsa defanstan çıkan toplar direkt rakibe gitmez.
Şimdi kimse "Ay ne güzel, ne heyecanlı ligdi" demesin. 'Sözde heyecanın' son haftaya taşınmasının tek sebebi, 4 büyüklerin futbol oynaması değil, oynayamamasıdır. İçlerinden biri azıcık futbol oynayabilseydi, bu ligi 10 hafta öncesinden bitirmişti.
Gaf kürsüsü
Show TV'deki Tarkan filminde Vandalların komutanı "Hepinizi geberteceğim" diye bağırırken dişindeki dolgular görünüyordu. Tarihin en barbar kavimlerinden birinin sahip olduğu teknolojiye hayran olmamak elde değildi.
Zap'tiye
Gazze'de masumların kanı dökülüyor, sınır ötesinden neredeyse her gün şehit haberi geliyor, pandemiden burnumuzu dışarı çıkartamıyoruz. Ağzımızın tadı yok ama yine de bayramınız mübarek olsun...
Ne demiş?
"Biz bu programda sosyal mesafeyi koruyoruz. Lütfen siz de ekrana fazla yaklaşmayın. Belki ekrandan da geçiyordur. Bu virüsün ne yapacağı belli olmuyor çünkü.." (Ayhan Sicimoğlu'nun Limonata programındaki sözleri)