Günlerden cumartesi... Bu da demek oluyor ki, her hafta olduğu gibi Yakından Kumanda'nın tuşları üzerinde siz değerli okurlarımın parmakları dolaşıyor olacak.
Sakın popülizm yaptığım sanılmasın ama bir kez daha okurlarımla gerçekten gurur duyduğumu söylemek zorundayım. Dikkatleri, seçicilikleri, detaycılıkları, doğru tespit ve yorumlarıyla hem bu köşenin kalitesini arttırıyor hem de benim ufkumu, vizyonumu geliştiriyorlar. Onlar sayesinde televizyon izleyicisinin nabzını tutma, beklentilerini ve hassasiyetlerini ölçme olanağı buluyorum.
Sevcan Ceyhan adlı okurumun eleştirisi ise yapımcı, yönetmen ve senaristlerin bakış açısı ile ekran başındakilerin algılama biçimleri arasındaki derin uçurumu betimlemesi açısından çok önemli. İşte okurumuzun haklı hassasiyeti:
"Kanal D ekranlarında perşembe günleri yayınlanan Camdaki Kız dizisinin son bölümünde iki insan arasındaki ilk gece anlatılırken, bekaret üzerinden o kadar çok acının, cinselliğin pornografisi yapıldı ki tiksindim -ki diziyi ilk defa izledim. Bence bu dizi 'Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlamadır' başlığı altında gösterilmemeli. Mahremiyet diye bir şey var."
"Sayfanıza erişmek çok zor"
Köşemizi internetten takip edenlerin karşılaştığı teknik sorunları zaman zaman ilgili servislere iletiyor, bazen de buradan seslendiriyorum. Okurlarımız bir süredir sayfamızın üzerine binen reklamları kapatamadıkları için köşemize ulaşmakta zorluk çektiklerini söylüyorlardı. Aynı durumu ben de sayfamı kontrol etmek için köşeye girip çıkarken yaşıyordum. Okurumuz İsa Yalçın da bu durumu dile getirmiş:
"Yüksel Bey merhaba; sizin yazılarınızı her sabah takip ediyorum ve devam edeceğim fakat internette sizin yazılarınızı ya da başkalarını açarken üzerine reklam biniyor. Ekranı tamamen kaplayan bu reklamları kapatmak mümkün olmuyor. Tamam, para kazanmak için şart ama eminim birçok okuyucu pes ediyordur, çünkü yazıyı okuyabilmek için aynı sayfayı 4 kez açmak gerekiyor."
Boşuna Hıncal olunmuyor
Yakından Kumanda'ya hemen her hafta katkı sunan okurlarımızdan Murat Aydın bu kez de değerli meslek büyüğümüz Hıncal Uluç'un sözlerini not etmiş:
"A Spor'daki Hıncal Uluç ile Başbaşa programından iki güzel izlenim: "Türkiye liginde takımlar dökülüyor. İlla ki biri şampiyon olacak. En az dökülen de şampiyon olacak." "Atiba, Türkiye liginde yaşını göstermiyor. Şampiyonlar liginde ise gerçek yaşını gördük. (38 yaşındaki Atiba'nın etkisiz oyununa gönderme.)"
YAZAR NOTU: Üç programda anlatılabilecek konuları birer cümleye sığdırabilmek... Eee, boşuna Hıncal Uluç olunmuyor.
Bir duygu sağanağı
Bazen bu köşeye duyulan güven ve samimiyeti ta iliklerimde hissediyorum. 83 yaşındaki okurum Gülseren Kuşadalı da bizim gazetede gördüğü, kerpiç evden çıkan meslek sahibi çocukların haberinden çok duygulanınca hemen bizimle paylaşmak istemiş:
"Sabah gazetesindeki bir fotoğraf ve haber harikaydı... Gözlerim doldu okurken. Bu güzel aileyi, bu yetişmiş meslek sahibi olmuş evlatları okurken çok duygulandım. Candan kutluyorum bu can anne babayı, bu can evlatları. Onlar için ne büyük mutluluk! Devlete, milletimize hayırlı evlatlar yetiştirmek kolay bir durum değil. Takdir edilecek bir aile ve evlatlar. İçim içime sığmadı. Hemen hislerimi ifade etmeliyim dedim ve Yüksel Aytuğ beyefendinin her zaman güzel haberlere açık kapısına duygularımı bildireyim istedim. İyilik dileklerimle."
Gaf kürsüsü
Dikkatli okurumuz Şener Kalkancı'nın tespiti: 20 Eylül Günü TV8'de yayınlanan 2. Sayfa programının sunucuları Müge ve Gülşen; Eurovision şarkı yarışması ile ilgili "Her sene kış ayında olurdu ve sobanın üzerinde portakallar, mandalinalar yanardı. Bir de unutmadığım Mustafa Yolaşan, onun sesi falan ne güzeldi" dediler. Oysa Eurovision Şarkı Yarışması her sene nisan veya mayıs ayında yapıldığı gibi sunucusu da Bülend Özveren'di.
Zap'tiye
Ekrana getirilen her psikolojik temalı dizinin acayip tutması, milletçe delirdiğimizin bir işareti olmasın sakın?
Ne demiş?
"Kredi kartımın maaşı yatmış!.." (Sosyal medyadan harika bir hiciv)