Batıl inanç dediğimiz; korkularımızı ve çaresizliklerimizi hiçbir gerçeklik payı olmadan gidereceğine inandığımız şey, ilk çağlardan beri her toplumda görülen bir durum. Kabul edelim ki doğaüstü olaylar her zaman ilgimizi çekiyor. Nedenini bilmeden, kulaktan dolma duyduğumuz inanışları uygulamak bizi belki de psikolojik olarak rahatlıyor.
UĞURLU OLDUĞUNA İNANDIĞIMIZ EŞYALAR
Yaşamımızın belli dönemlerinde, hayatın inişli çıkışlı seyrine karşı hepimiz bu küçük materyallere güvenimizi teslim etmişizdir.
Aslında bakarsınız eşyalar değil de bu eşyaları kimden aldığımız ya da bize kimden kaldığı esas noktayı oluşturuyor. Gerçekten değer verdiğimiz birinden aldığımız bir eşyayı, uğurlu olduğunu düşünmemize sebep, aslında bu karmaşanın içerisinde yalnızlık hissimizden biraz olsun kurtulma isteğimiz. Somut anlamda yanımızda olmasalar da onlara ait eşyalarla kendimizi daha güvende hissediyoruz…
GERÇEK Mİ, TAKINTI MI?
Sadece somut anlamda değil, düşünsel olarak da kendimize uğursuz olarak atfettiğimiz birçok şey var. Kara kedi görünce saçımızı çekmek, 3 harfli diyerek gerçek ismini söylemekten kaçınmamız... Kendimizi bu şekilde sınırlayarak hayatın bilinmez yönlerine karşı bizde kendi elimizdekilerle savaşmaya giriyoruz. Bunu bir ritüel haline getirmesek de ciddi bir alışkanlığa dönüştüğü noktalar da olmuyor değil. Hatta çoğu zaman, takıntılarımızın alt yapısını da oluşturan bunların ta kendisi…
TOTEM BOZULDU MU, YANDIK!
Varoluşumuz, bulunduğumuz nokta bize belli sorumluluklar yüklüyor. Hal böyleyken kontrol etme güdümüz, kendini her alanda gösteriyor. Hayat her adımda omzumuza yük koyarken; kaderci davranmak, başımıza gelecekleri oturup beklemekle eş değer gibi gözükebilir. Modern çağın getirileri, yaşamda beklentilerimizi değiştirirken, hayatı rasyonel olmayan yöntemlerle kontrol etme isteğimiz aslında çelişkimizin çok net göstergelerinden de biri.
HER ŞEYİN BİR SEBEBİ VARDIR!
Kimimiz de uğursuzluğu asla kabul etmez. Bir şey olmuyorsa, bir sebebi vardır. Olayların bizim için önceden kurgulandığını, bizim de o sahnedeki oyuncu olduğumuzu düşünmek bize daha tatmin edici gelir. Çünkü bu bilinmezliğin ve kaosun içinde bazen kendimizi kaderin kollarına bırakmak tek çözüm yoludur.