İngiliz gazetesi The Guardian, geçtiğimiz günlerde skandal bir karikatür yayınlayarak hadsizlikte sınır tanımadığını bir kez daha göstermiş oldu.
Karikatür krizlerinin bol yaşandığı Avrupa'da böyle bir karikatürün yer alması, geçmiş hatalardan hiç ders çıkarılmadığını göstermesi açısından da son derece düşündürücü.
Karikatür yoluyla dine, bayrağa hakaret etmeye alışmış bir mizah anlayışının ne yazık ki egemen olduğu Batı medyasındaki son örnek de Steve Bell'den geldi.
Belki görenleriniz olmuştur;
Cemal Kaşıkçı cinayetini konu alan karikatürde, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın bedeni üzerinde Erdoğan'ı karikatürize eden Bell, Türk bayrağını da tasma şeklinde kullanarak hem Türkiye'ye, hem de Başkan Erdoğan'ın temsil ettiği cumhurbaşkanlığı makamına büyük bir terbiyesizlik yapmıştır.
Gerçi Steve Bell'in ilk vukuatı değil bu. Yine benzer bir hadsizlik göstererek Gezi olaylarında da Erdoğan'a yönelik ağır hakaret içeren bir karikatür çizmişti.
Son yıllarda Türkiye'ye yönelik yürütülen karalama kampanyasının uzantısı olarak görüyorum Bell'in karikatürünü.
Özellikle dünyanın gündemine oturan Kaşıkçı cinayetinin tüm yönleri ile aydınlatılması için Türkiye'nin titiz bir çalışma yürüttüğü böyle bir süreçte; hem bayrağımıza, hem de devletimizi temsil eden makamda bulunan Erdoğan'a hakaret etmesi zaten kötü niyetini açıkça ortaya koyuyor Bell'in.
Ülkemizin egemenliğini temsil eden bayrağımıza ve devletimizi temsil eden cumhurbaşkanlığı makamına hakaret etmek, aynı zamanda Türk toplumuna hakaret etmektir. Mizahı hakaret aracı haline getiren Bell de, bu karikatüre yer veren İngiliz gazetesi The Guardian da sadece bayrağımıza ya da cumhurbaşkanımıza değil, aynı zamanda Türkiye halkına hakaret etmiştir.
Not: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, dün aldığı bir kararla hakaretin ifade özgürlüğü kapsamına girmediğini hükmetti.