Efendim, bir günlüğüne televizyon yazarlığına ara verip izninizle gezi yazarlığına transfer olacağım. Malum, hafta sonunu Arda'nın maçını izlemek üzere Barcelona'da geçirdim. Bu kenti size mutlaka anlatmalıyım...
Öncelikle şunu söyleyeyim; Barcelona Belediye Başkanlığı, kentin turizmine katkılarından dolayı Arda Turan kardeşime bir onur beratı vermeli, hatta şehrin altın anahtarını hediye etmeli. Geçen hafta sonu Barcelona, Türk turist dolmuştu. Ben de dahil hepimiz, sırtımızda 7 numaralı Barcelona formasıyla, restoranları, alışveriş merkezlerini, müzeleri, parkları doldurduk. Barcelonalılar, yıllar önce Barbaros Hayrettin Paşa'nın heykelini sahildeki bir parkın orta yerine 'Korkulu düşman' diye dikmişler ama 500 sene sonra şehirlerinin Türkler tarafından istila edileceğini hesaplamamışlar!
HİZMET DEDİĞİN...
Barcelona tam yaşanılacak şehir. Sakinleri de zaten öyle yapıyor. Kent, saat 20.00 olunca insanların kovuklarına çekildiği, sokakları ıssızlaşan çoğu Avrupa kentine nazire yaparcasına 24 saat cıvıl cıvıl. Geniş kaldırımlarla kocaman bir gezi parkuruna dönüştürülen şahane bulvarlar adeta 'Haydi adımla beni' diye bağırıyor. Dikkatimi çekti; kentte hiç yaya üst geçidi yok. Hani o bizim şehirlerimizde görmeye alıştığımız, hapishane parmaklıklarıyla çevrili, beton ve demir yığını bir tek üst geçit bölmüyor o bulvarları. İnsanlar ya alt geçitleri ya da yol üzerindeki ışıklı geçişleri kullanıyor.
Bulvarlarda neredeyse 10 metre arayla konulmuş tarihi banklar var. Altlarındaki mazgalları merak edip sorduğumda rehberimiz anlattı. 18'inci yüzyılda inşa edilmişler. O mazgallardan sıcak hava üfleniyormuş. Barcelona sakinleri ellerinde çayları, kahveleriyle kışın banklarda otururken üşümesinler diye... Dikkatinizi çekerim, bu hizmet 18'inci yüzyıla ait!
BÜYÜK HAKSIZLIK
Bulvarlarda dikkatimi çeken bir başka özellik, muhteşem ferforje işçiliğiyle göz kamaştıran sokak lambaları oldu. Ünlü mimar Antoni Gaudi'nin tasarımlarıymış ve 100 yıldır özenle korunuyorlarmış. Picasso ve Dali'ye haksızlık etmek istemem ama Barcelona'ya rahatlıkla 'Gaudi'nin kenti' denilebilir. Çünkü şehir, onun eserleriyle anlam ve bütünlük kazanmış. Yaptığı 10 eserden sekizi UNESCO tarafından dünya kültür mirası ilan edilip koruma altına alınmış. Merak edip internette araştırdım; çağının en büyük mimarlarından Mimar Sinan'ın onca muhteşem eseri bulunduğu halde, sadece Edirne Selimiye Camii, UNESCO envanterine kaydedilmiş! Bence büyük haksızlık!
HENDEK FİLAN YOK!
Bunca medeniyetin orta yerinde bu kadar dilenci görmek ise beni fazlasıyla şaşırttı. Kaldırım köşelerinde yarı çıplak, kir pas içinde yatıp uyuyan evsizleri; her kafenin ve restoranın önünde dilenen insanları görünce İstanbul'un haline şükreder oldum. Bir de kentin tarihi gotik mahallesinin ara sokakları adeta birer kapkaç cenneti haline gelmiş. İspanyol polisi ise bu konuda son derece duyarsız davranmakla suçlanıyor.
Hazır söz Katalunya'dan açılmışken, evlerin pencerelerinden sarkıtılan bayrakların farklılığını da anlatayım. Bazı yerlerde sarı-kırmızı çizgili klasik Katalan bayrakları asılı, bazılarında ise o bayrağın üzerine bir de mavi üçgen içinde beyaz yıldız iliştirilmiş. Onlar en fanatik ayrılıkçılarmış. Katalunya'nın İspanya'dan tamamen bağımsız, başlı başına bir devlet olmasını istiyorlarmış. Ama ne denli fanatik görünseler de yollara hendek kazıp patlayıcı yerleştiren kimseye rastlamadım!
EN BÜYÜK TİYATRO
Gelelim seyahat nedenimiz Nou Camp ve Barcelona'ya... Allah'ıma çok şükür, sonunda ben de Nou Camp'ı tavaf edip 'futbol hacısı' oldum. Ama aynı zamanda büyük bir hayrete de düştüm. Bizim memlekette bunca yıldıza sahip bir takım ve bu kadar görkemli bir stat olacak da, millet maçı tiyatro seyreder gibi izleyecek ha! Karşıda ezeli rakip Atletico Madrid, tribünde el çırpmaya bile üşenen 80 bin kişi... Arda oyuna girerken, "Haydi be aslanım" diye bağırdım. Sesim, koca Nou Camp'ta öyle bir çınladı ki, utandım. Vallahi yazık bu takıma...
Bir de üç gün boyunca trafikte bir Allah'ın kulunun gereksiz şerit değiştirdiğini görmedim. Adam evinden çıkıyor, orta şeride geçiyor, işyerinin önüne kadar aynı şeritte gidiyor. Trafiğin zaman zaman azıcık tıkanmasının nedeni ise yayalara ve birbirlerine yol verip birer teşekkür alabilmek için birbirleriyle yarışmaları... Allah bu trafik erdeminin yüzde 10'unu benim memleketime de nasip eder inşallah!