Balık sezonu 1 Eylül'de açıldı ama tezgahlarda fiyatlar hâlâ tüketicinin istediği seviyeye inmedi. Hamsinin kilosu bile 10 liradan satılırken, tam mevsimi olan palamudun tanesinin 20-25 liradan alıcı bulması, balığın çok az avlandığını ortaya koyuyormuş.
Kuzeyden esen sert rüzgar balığı derinlere itmiş.
Balık bol ve ucuz olmadığında bu tarz haberler hep çıkar. Denizlerdeki kirliliğe rağmen balık hâlâ yiyebileceğiniz en temiz et çeşidi. Antibiyotikli tavuğun, hormonlu yem yemekten DNA'sı bozulan dananın, içine kemik tozu, tavuk gıdığı katılan kıymanın, su enjekte edilen kırmızı etin yanında balık hem daha ucuz, hem de çok daha sağlıklı.
Toplumda ve medyada balık hep ucuz olmalı diye bir algı var. Aslında bu algı Boğaz'da kepçeyle palamut, uskurumu çıkarıldığı eski günlerden kalma.
Balığın tutulması hem zahmetli, hem de pahalı bir iş; balığın fiyatına tezagaha gelene kadar birçok kalem masraf yazılıyor. Aslında balığı asıl pahalı yapan denizden tezagaha gelene kadar aradaki aracıların çok olması.
Ama her şeye rağmen hamsinin kilosunun 10 TL olması insanı şaşırtmamalı; o bir kilo hamsi için alınan salata malzemesi bile daha pahalı. 'Balık ucuz olmalı' algısı o kadar etkili ki, birçok et çeşidine göre ucuz olmasına rağmen insanlar balık almıyor. Parası olan bile 'Balık pahalıymış almayalım, ucuzlayınca alalım' diyor. Balık çok tutulunca öyle çok fiyat düşmesi de olmuyor ki! O eskidenmiş; şimdi her yerde buzhane var.
Balık çok çıkarsa depolarda bekletilip av yasağı olduğunda piyasaya sürülüyor.
Makul fiyata balığımızı alalım. Balık ucuzlayacak diye beklemeyelim, Omega3' süz kalmak daha kötü, beyne zararı daha çok!