Rüzgar hafif hafif yüzüme vuruyor, deniz çarşaf... Sarı, pembe petunyalar duruyor karşımda, tepside Fiko'nun sabah kahvesi mimozalarla.
Bahar gelmiş Gümüşlük'e, esnaf sezona hazırlanıyor.
Sokak köpekleri peşimde; ilk 'hoşgeldin' onlardan geliyor.
Bense İstanbullu halimi atmaya çalışıyorum üzerimden.
Hani o sebepsiz telaşlı, inişli çıkışlı, her an sinirlenmeye müsait, 'yorgunum da yorgunum, ille de daima yorgunum' halini. Diyeceğim o ki; şimdi gelmek lazım Ege sularına, şöyle baharı kutlamaya, özlemle güneşe kavuşmaya... Ee tabii ki fonda Sezen daima...