Kadın-erkek ilişkilerini anlatan '1 Kadın 1 Erkek' dizisiyle popüler olan Emre Karayel, yaklaşık dört yıl aradan sonra yeniden ekranlara döndü.
Atv'de bugün başlayacak olan 'Kocaman Ailem' adlı dizide farklı bir rolle izleyici karşısına çıkacak olan Karayel'le; diziyi ve kadın-erkek ilişkilerini konuştuk.
Hem tiyatro, hem dizi; ikisine birden nasıl yetişiyorsunuz?
Aslında bu tempodan baya uzaklaşmıştım üç-dört yıldır. İşleri severek yapınca sorun olmuyor. Neşet Ertaş, "Ne zaman aşk biter, o zaman yorulur insan" diyor ya; bizimki de o misal. Ben Eylül'e kadar dizi yapmak istemiyordum ama yapımcımız Banu Akdeniz beni ikna etti. Şu an bu kadar sıcak bir aile dizisi çok yok kanallarda.
Ne anlatıyor dizi?
'Kocaman Ailem', benim canlandırdığım 'Şinasi'nin abisi 'Hulusi'nin geçmişte ahını aldığı kadınları bulup onların gönlünü alma niyetiyle başlıyor. Ancak 'Hulusi' üç tane çocuğu olduğunu öğreniyor. Çok da cimri biri. Bir şekilde bütün aile aynı eve gelmeye karar veriyor, olaylar gelişiyor. Komediyle dram bir arada.
'Şinasi' nasıl biri?
'Şinasi', abisi 'Hulusi'nin sucuk firmasında çalışıyor. Abisi ona hep kol kanat germiş, 'Şinasi' de abisine ölümüne bağlı saf, temiz bir kardeş.
'ŞİNASİ' ÇOK NAİF BİR ADAM
Dizide farklı bir tipi canlandıracağınız için endişeleriniz var mıydı?
Evet, vardı. 'Şinasi', benim bugüne kadar oynadığım karakterlerin çok dışında; çok saf, çok temiz, naif bir adam. 'Böyle bir adamı nasıl oynarım?' diye istişarelerimiz oldu. Tipte biraz oynamalar, şekillendirmeler yaptık.
Dizinin kadrosunda daha önce birlikte çalıştığınız isimler var mı?
Levent Abi'yi (Ülgen) tanıyordum, 'Mahşer' diye bir dizide de çalışmıştık ama esasında kendisi, Ankara'dan bildiğim, çok sevdiğim bir abim. Necmi'yi de biliyordum. Diğer oyuncu arkadaşlarımı dizilerden izliyordum. Genç kardeşlerimizle de burada tanıştık. Aslında kocaman bir aile olduk.
Set ortamı nasıl?
Huzurlu. Genelde iyi olan işlere baktığınızda setteki huzurun ekrana yansıdığını hissedersiniz. Bizim setteki sıcaklığın ekrana yansıdığını fragmanda gördüm. Çünkü 120 sayfalık iş çekiyoruz; bırak çekmeyi, okuması bile zor aslında. Hele benim gibi biri için çok zor...
Neden?
Bana bir sinema senaryosu gönderirler, onu okumak için bile üç hafta izin isterim. O yüzden zor benim için. 30 bine yakın skeç çekmişiz. Her birini üçer defada çekmiş olsak, 90 bin skeç yapar.
Son oyununuz 'Oksimoron' da kadın-erkek ilişkileri üzerine... Kadınerkek ilişkisine odaklanan işleri özellikle mi seçiyorsunuz?
'Oksimoron'; 'Kadın ne ister?' sorusunun cevabını arayan bir oyun. Ama çoğu kişi beni '1 Kadın 1 Erkek'teki 'Ozan' olarak biliyor, öyle sevdiler beni. İşi sahiplenmenin de göstergesi.
İKİLİ İLİŞKİLERIN BİR FORMÜLÜ YOK
'Oksimoron' tek kişilik bir oyun; bahseder misiniz biraz?
Aslında iki yıldır böyle bir şey yapmak istiyordum. İki sene önce Güven Kıraç'la 'Kredi' diye bir oyun yaptık. Tek kişilik oyun ararken gökten zembille indi 'Oksimoron'. Hem Ankara'da, hem İstanbul'da oynuyoruz. Neden terk edildiğini anlamaya çalışan 'Semih' karakteri üzerinden; hem erkeklerin, hem de kadınların ne düşündüğünü, olaylara nasıl yaklaştığını anlatmaya çalışıyorum.
Oyundan çıkarılacak sonuç var mı?
'Her iki cinsiyetin birbirini kolay anlayabilmesi için doğal dengenin kurulması gerekiyor. Bunun için de iki bakış açısına ihtiyaç var' diyor oyun. Yani tek bakış açısıyla çözemediğimiz, çözemeyeceğimiz milyon tane sorun var.
Bu sonuç kadınlarla ilişkinize yarıyor mu? Bir formül bulmuş gibi şanslı hissediyor musunuz kendinizi?
Hayır, oradan aldığım bir formül yok. Kelin ilacı olsa kendi başına sürer. Herkes farklı; her ilişkinin kendi dinamiği var. Bir kadın için yaptığın fedakarlık ya da özveri diğerine işlemeyebilir. O yüzden de 2+2=4'tür diyebileceğim bir formülü yok.
BİRAZ CESUR BİR ADAMIM
Aileniz iktisadı bırakıp oyunculuğa geçmenizi nasıl karşıladı?
Tabii bunu aileye kabul ettirmek kolay bir şey değil. Biraz cesur bir adammışım ben. Sınavda bile, "Hocam; alacaksanız burslu alın, yoksa okuyamam" demiştim Cüneyt Gökçer'e. İnandığım şeylerin peşinden koşmaktan hiç korkmadım.
Atlarla da aranız iyi...
Evet. Babamın atları varmış küçükken. Dedem vefat edince onun atlarını satmışlar, çok ağlamış. Ben de "İleride param olursa sana o atları alacağım" demiştim. Ama yarış atı hayal etmemiştim. (Gülüyor)
Kaç yarış atınız var?
İki atım var. Ben işin hobi kısmındayım. Bunun kumar olduğunu söyleyenlere katılmıyorum. 'At yarışı oynayayım' diye girmedim bu işe. Atlarımı seviyorum. Set için sabahın 5'inde kaldıramazlar beni ama atlar için idmana giderim.
TÜRKİYE'DE ERKEK OLMAK DA ZOR
Kadın-erkek ilişkileri hep kafa yorduğunuz bir konu mu oldu sizin için?
Serpil Sancar'ın 'Erkekte İmkansızlıklar' diye bir araştırma kitabını okumuştum. 'Türkiye'de erkek olmak üzerine bir oyun yapsam nasıl olur?' diye düşünüyordum. Çünkü Türkiye'de erkek olmak da sanıldığı kadar kolay değil. Erkek olmak yolunda zorlanan bir toplumuz. Feodal olduğumuzu düşünüyoruz ama öyle değiliz, öyle olmamaya çalışıyoruz. Erkek çocuğunu, her istediğini yapar kültürüyle büyütüyoruz, karşı tarafa zarar vermeye başladığında bunun önüne geçemiyoruz. Erkeklerin de çok ciddi sıkıntıları var.
İşte ATV'nin yeni dizisi Kocaman Ailem... Kocaman Ailem1. Bölüm fragmanı yayınlandı hemen izle!
ÇOCUKKEN İSMİMİ HİÇ SEVMEZDİM
Çocukken hayaliniz neydi?
Hiçbir şey olamayacağımı düşünmüştüm. Çünkü ismimi sevmezdim. Avukat Emre Karayel olmuyor mesela. Abimin adı Murat, Doktor Murat Karayel oluyor ama Doktor Emre Karayel olmuyor; kulağa tuhaf geliyor. O yüzden küçükken çiftçi olmayı isterdim. Baba mesleği en güzeli. Bir de at çiftliğim olsun isterdim.