Kapadokya'da geçen özel bir hikayenin kahramanı Feraye ve Yaman. Sevdaları dillere destan ama bir türlü kavuşamayan hüzünlü aşıklar onlar. Bu iki kahramana hayat veren oyuncular ise; Özge Yağız ve Burak Berkay Akgül. İkisi de kahramanı oldukları hikayeye karşı o kadar heyecanlılar ki; şüphesiz bu heyecanları izleyiciye de geçiyor ve diziyi izlemeye doyum olmuyor.
Kapadokya'da neşeli ve bir o kadar da keyifli bir set ortamları var; hal böyle olunca hikayeden ve bu büyülü coğrafyadan kopmadan çekimlere devam ediliyor. İki genç oyuncu, Sevgililer Günü öncesi yoğun set programlarına ara verdikleri bir günde Şamdan Plus dergisine özel açıklamalar yaptı.
'Safir' şu sıralar ekranların en favori yapımlarından. Nasıl bir yolculuk bu sizin için?
Özge Yağız: Ciddi anlamda heyecan dolu başladı. İlk dört bölüm senaryosunu yüreğim ağzımda okudum. Neler olacak diye düşünmekten yönetmenimiz dahil 7-24 beyin fırtınası yaparken bulduk kendimizi. İzleyicilerimizin de ilk bölümden itibaren bizimle aynı heyecanı paylaştığını gördüğümüzde her şey çok daha değerli olmaya başladı.
Burak Berkay Akgül: 'Safir' hikayesiyle, atmosferiyle, duygu yoğunluğuyla senaryosunu ilk okuduğum andan itibaren beni çok heyecanlandıran bir proje oldu. Senaryo geldiğinde etkilendiğim ilk şey hikayemizdeki aşkın derinliği oldu. Karakterle hemen bağ kurmam, onu anlayabilmem ve ona neler katabileceğimi görmem de beni ayrıca çok heyecanlandırmıştı. Hem kişisel hem de profesyonel olarak hayatıma kattıklarıyla benim için çok özel bir yerde ve bundan sonra da bana kattığı güzel tecrübelerle hatırlayacağım bir iş olarak kalacağını düşünüyorum.
14 Şubat arifesinde aşkta nasıl bir dönemdesiniz? Aşkı bir şeye benzetecek olsanız ne olur?
Ö.Y: Aşk sanki bir lunapark gibi; her anımsadığımızda rengarenk, cıvıl cıvıl, ışık dolu enerjisiyle bizi saran bir sihir.
B.B.A: Aşk benzersiz bir duygu. İçinde zamanla tüm duyguları barındırmaya başlıyor ve insan olarak bunlarla tanışmak heyecan verici. Yapmadığın, yapmaktan çekindiğin, üzerine gidemediğin hislerin üzerine gidiyorsun, tam olarak iki ruhun yollarının birleşmesi ve uzun ve istikrarlı yolculukta bu duyguların paylaşarak artarak devam etmesi...
Yaptığınız en büyük çılgınlık neydi?
Ö.Y: Yaptığım en çılgın şey reşit olmadan eğitim için yurt dışına gidip ailemden uzak kalmaktı.
B.B.A: Risk almayı seviyorum. İnsan için en büyük risk aşık olmak olabilir belki de.
TÜRK LEZZETLERİ VAZGEÇİLMEZİMİZ
En çok hangi yörenin yemeklerini seviyorsunuz?
Ö.Y: Ben yüzde 100 bir Türk mutfağı insanıyım, bizim lezzetlerimizin önüne hiçbir tat geçemiyor bence. Uzak Doğu mutfağını da arada bir deniyorum diyebilirim.
B.B.A: Mutfakta olmak ve profesyonellerden bunun eğitimini almak benim için çok keyifliydi. Evde kendim de denemeler yapıyorum bazen ama tabii ki en sevdiğim mutfak Türk mutfağı. İnsanın hem anne elinin lezzetinin olduğu hem de ait olduğu toprakların tadı lezzeti bir başka.