Eski sevgilinizin, sizinle aynı gün, aynı yer ve aynı saatte yan salonda evlendiğini görürseniz ve onunla karşılaşırsanız ne olur? İki düğün birbirine girer, sırlar ortaya çıkar, ortalık kısa sürede karışır! Düğün geceniz düğüm gecesine, düğün salonu da 'Düğüm Salonu'na dönüşür. Hikayenin gerisini, önümüzdeki günlerde vizyona girecek olan komedi filmi 'Düğüm Salonu'nun başrol oyuncuları İrem Sak ve Emre Karayel anlattı...
Senaryoyu ilk okuduğunuzda ne düşündünüz?
İREM SAK: 'İnsanlar ne güzel senaryo yazıyorlar' diye düşündüm. (Gülüyor) Bir kişinin oturup kafasındaki dünyayı senaryolaştırmak için bulduğu disipline hayranım. Bu senaryonun matematiği çok iyi. Bu yüzden seyirci filmi çok sevecek.
EMRE KARAYEL: Bana alkol tedavisi gören birisini oynamam teklif edildi. Oynayacağım karakter filmde sarhoş oluyordu. Sarhoş rolünü oynamaktan imtina etmişimdir çünkü zordur. O yüzden bunu hem yönetmenimiz Hakan Algül'e, hem de senaristimiz Şahin Irmak'a söylemiştim.
YAŞI GELMİŞ, AŞKA KÜSMÜŞ
Peki canlandırdığınız karakterleri sizden dinlesek...
İ.S.: 'Hülya', standart bir gelin değil; düğün, gelin başı, süs, ilk dans gibi hevesleri hiç yok. Yaşı gelmiş, aşka küsmüş. 'Tarık' gibi ortalama bir adam bulup 'Ee hadi neyi zorlayacağım zaten!' deyip evleniyor. Aklı eski sevgilisinde kalmış. Boynunda bir dövme var, sonsuzluk işareti şeklinde. Aslında o Serkan'ın 'S'si... Aşkını ne kalbinden, ne aklından, ne bedeninden silip atamazsan, o düğün gibi her şey düğüm düğüm olur işte 'Hülya Hanım'! (Gülüyor)
E.K.: Filmde evlenen iki çift var. İrem'in oynadığı karakterin eşi 'Tarık'ı canlandırıyorum ben. Alkol tedavisi görmüş, gizli bir alkolik... Evlendiği kadına aşık ama biraz da gözü dışarıda. Tatlı bir karakter.
Filmdeki olay sizin başınıza gelse ne olur?
İ.S.: Eski sevgili ile ilişkinin nasıl bittiği önemli. 'Serkan' ile 'Hülya', birbirlerini severken ayrılıyor. Aşk ve sevgi bitmiş, arkadaş bile kalınamamışsa, nerede karşılaşırsan karşılaş, bir şey olmaz. Bu filmle böyle bir olayı yaşamış kadar oldum. Aman Allah korusun! Herkes mutlu olsun...
E.K.: Böyle bir şey olmaz. Eski sevgilimle aynı gün, aynı yer ve aynı saatte evlenmeyecek kadar akıllı bir adamım! (Gülüyor) Düğünü orada ayarlamayacak kadar araştırma yaparım.
Filmde partnerinizle uyumunuz nasıldı? Sizin için doğru eş miydi?
İ.S.: Evet, 'Emre'ye '1 Kadın 1 Erkek'ten hayrandım zaten. Çekimlerde içinden 'Tarık' gibi 'Tarık' çıktı. (Gülüyor) Özellikle kolsuz damatlığı ile çok can yaktı! Şahin Irmak ile de yıllardır tanışıyoruz, elbet birlikte çalışacaktık. Onun yazdığı bir senaryo olması işin uğuru oldu bence.
E.K.: Filmdeki ana partnerim İrem Sak gibi görünse de, tüm ana karakterler birbirinin partneri gibiydi. İki düğün birbirinin içine giriyor. O yüzden hem İrem'le, hem de diğer oyuncu arkadaşlarımızla iyi bir uyumumuz vardı.
Zorlu ve yorucu bir çekim süreciniz olmuş. Sizi en çok zorlayan sahne hangisiydi?
İ.S.: Bir ara hastalandım. Askılı bir elbise ile gece 04.00-05.00 arası çekim yapmak daha da zorladı durumu. Serum falan derken ayaklanabildim. Hastalık dışında, kavga sahnesi zordu. Biraz tokat yedim Gonca'dan (Vuslateri)... (Gülüyor)
E.K.: Zorluğu sadece gece çekimleri olmasıydı. Düğün sahneleri gece çekiliyordu. Geç saatlerde başlayıp sabaha kadar çekim yapıyorduk. Filmde bir vurulma sahnesi var; o sahnede fünyeler patlamadı mesela. Genel olarak çok keyifli bir süreçti benim için.
Filmde sürekli göbek atmışsınız gibi görünüyor. Bu tempoda kilo verdiniz mi hiç?
İ.S.: Tam aksine kilo aldım. Çekimler akşam 20.00 gibi başlayıp sabaha karşı 06.00-07.00'de bitiyordu. Ve o saatlerde yemek yemek, metabolizmayı bitirdi! Pilavları, çörekleri, börekleri yiyip durduk.
E.K.: Filmde sarhoşu oynadığım için ağır hareket ediyordum. Film öncesinde rolüm için üç-dört kilo vermeye çalıştım, verdim.
Bir düğünün en büyük zorluğu neymiş?
İ.S.: Başka düğünün damadını öpmek çok zor! Sonuçları çok büyük, ortalık çok karışıyor; önermem. Herkes kendi gelinini, damadını öpsün! (Gülüyor)
E.K.: Düğünün zorluğu, onu bir senaryo haline getirip film olarak çekmekmiş! (Gülüyor)
Aşık olduğunuz kişi için yaptığınız en büyük fedakarlık neydi?
E.K.: Bu, yalnız oluşumun da cevabı herhalde. Sanırım bugüne kadar hayatımda olan çok değerli kadınlar için yapmam gereken fedakarlığı yapmamışım ki, şu anda yalnızım. (Gülüyor)
Aşkı nasıl tarif edersiniz?
İ.S.: Değişmek...
E.K.: Aşkı şöyle tarif edeyim; mesela buz pateni yapmayı bilmeyiz ama inatla yapmak isteriz ya... Patenleri takar, buz pistine çıkarız. Aslında ayakta kaldığımız her andan çok keyif alırız ve ne zaman düşeceğimizi bilmeyiz. İşte aşk böyle bir şey.
ASLA KORSELİ GELİNLİK GİYMEYECEĞİM!
Bu filmde rol aldıktan sonra 'Kendi düğünümde asla istemiyorum' dediğiniz bir şeyler oldu mu?
İ.S.: Korseli gelinlik... Net yokum! Aşırı rahat, uçuş uçuş bir gelinlik olsun. Düğün deniz kenarında olsun, o gelinlikle denize falan gireyim. Öyle rahat olsun her şey, açık hava olsun, akşamüstü... Az insan ama en sevdiklerim ve sevdikleri ve ortak sevdiklerimiz... Ooo baya hayal kuruyorum şu an. Sustum ben! (Gülüyor)
E.K.: Henüz düğün tecrübesi yaşamadım ama söz ve nişan süreci yaşamıştım. Evlenen dostlarımı da görüyorum çevremde. Bu süreçte erkeklerin bir şeylere karar verme haklarının pek olmadığını da biliyorum. Düğünde neyi isteyip neyi istemeyeceğine karşı taraf karar verecektir. Bir gün evlenecek olursam, bu soruyu o tarafa sormanız daha doğru olur.