Herkes Covid-19'dan korunabilmek için sağda solda konuşulanları uyguluyor. İçlerinde şifa verenler olabileceği gibi sakıncalı olanlar da var. Ben size kendi deneyimlerimden süzdüğüm bir destekleyici üründen söz etmek istiyorum: Zeytin yaprağı ekstratı.
Onu bana kolesterolümü kontrol etmek için önermişlerdi. Denedim ve çok faydasını gördüm. Daha sonra Altınoluk'ta lenf kanseri olan yakın bir dostum tavsiye üzerine kullandı ve hastalığı gördüğü tedavi ile beraber gerileyip, bir yıl içinde yok oldu.
Geçenlerde Prof. Fatih Satıl ve Prof. Gülendam Tümer'in zeytin, zeytinyağı ve zeytin yaprağı çayının koronavirüse karşı koruyucu etkilerini ortaya koyan yazılarını okuyunca inancım iyice arttı. Zeytin yaprağı ve yeşil zeytinde bolca bulunan Olyuropein maddesi, koronanın bulaşmasını engellediği gibi tedavisine de yardımcı oluyormuş. Bir de ilginç haber: 500 çalışanı bulunan TÜMOSAN traktör fabrikasında işçilerin yüzde 94'ü pozitif çıkmış. İki ay boyunca her gün sabah ve akşam zeytin yaprağı çayı içirilen 500 çalışan ve ailelerinde vakalar sıfırlanmış. Bu uygulama şimdilerde İstanbul'daki üç pandemi hastanesinde de başlatılmış.
Peki zeytin yaprağı çayı nasıl hazırlanıyor? Haydi onu da anlatayım:
Önce klorsuz, mineral yönünden zengin suyu kaynatın. Sonra demliğinize yıkayarak koyduğunuz bir tutam zeytin yaprağının üzerine kaynamış suyu ekleyin. En az 7 dakika demlenmesi için bekleyin. Demleme kabının ağzını asla açık tutmayın. Dikkat, yapraklar taze filizlerden seçilmiş olmalı. Ayrıca yapraklarda tarım ilacı ve zehirli kimyasalların bulunmaması gerekiyor.
Kim bilir belki de size ilaç firmalarının bile gizlediği gerçek korona aşısından söz ediyorumdur. Denemesi bedava. Üstelik bünyeye bir zararı da yok. Beklediğim tek karşılık, dualarınız...
Kadavranın başına sıkılır mı?
Kanal D'deki Hekimoğlu'nda çok tuhafıma giden bir sahne vardı. Bizim doktor, beyninde kurşun parçaları olan bir hastanın MR'a sokulup sokulmaması konusunda asistanlarıyla tartışıyordu. Çocuklar dediler ki: "Manyetik rezonans yüzünden parçalar harekete geçer ve hastanın beyni dağılır." Hekimoğlu bu savı ilginç (!) bir yöntemle çürüttü. Kadavra bölümü görevlilerini kandırıp, dışarı göndererek yanında getirdiği bir silahla cesetlerden birinin kafasına ateş etti. Sonra da onu MR cihazına soktu filan...
Sorularım çok: Bilimsel bir araştırma uğruna olsa bile hastane içinde kadavralara ateş edilir mi? Doktorlar hastaneye rahatça silah sokabilir mi? Kadavra olarak bağışlanmış olsa bile o mevtanın yakınları hastanede akrabalarının kafasına ateş edildiğini duysa ne hisseder? Bu sahneyi izleyen kişiler bir daha ceset ya da organlarını kadavra olarak bağışlar mı?
Güle güle Burhan Ağabey
Haber cep telefonuma düşünce kahroldum. Çünkü televizyon eleştirmenliğine yeni bir boyut katan, Ekran Polisi köşesiyle hepimize rehber olan, mesleğin duayenlerinden, Burhan Ayeri ağabeyimin yokluğu bende büyük bir boşluk yaratacaktı. Zira her sabah mutlaka göz attığım birkaç köşeden birini yazıyordu.
Hıncal Ağabey'in de sık sık yazdığı gibi Burhan Ayeri'nin sadece televizyon eleştirileriyle kendini sınırlaması meslek adına büyük kayıptı. Çünkü siyasetten spora, ekonomiden magazine son derece geniş bir yelpazede vurduğu her yerden ses getiriyordu. Sonunda, yaşamının son döneminde birileri bunun farkına vardı da ona serbest bir köşe açtı. Güle güle Burhan Ağabey... Yerin asla dolmayacak...
Gaf kürsüsü
Okurumuz Mesut Eryılmaz'ın tespiti: Hekimoğlu'nun bayide karşılaştığı kadın 4'üncü ayakta 5 numara Kuzey Yıldızı'na oynamak istiyor. Ancak yarışı 6 numaralı Kuzey Yıldızı kazanıyor.
Zap'tiye
Bunca taciz ve tecavüz skandalından sonra CHP'nin "Meclis'te kadın milletvekili sayısını artırmak için kota uygulansın" önerisine de kuşkuyla yaklaşmamız gerekiyor mu acaba?
Ne demiş?
"Hayatımda kadına bir kez şiddet uyguladım. O da annemin karnında attığım tekmedir." (Demet ve Alişan'la Sabah Sabah programına konuk olan Yaşar Alptekin'in sözü)