Günlerdir yazıyorum, söylüyorum ama ne fayda?.. Alın işte aşı retçileri yüzünden koronavirüs vakaları patladı. Dördüncü dalganın adı şimdiden konuldu: "Aşısızların Pandemisi."
Ben yine doğru bildiğimden şaşmayacağım. Birkaç klavye delikanlısının (!) güdümlü başlattığı sosyal medya linçleri umurumda bile değil. A-şı o-lu-na-cak! İşte o kadar... Bunu ben değil, bilim söylüyor.
Bu artık bir tercih değil, zorunluluk. Bunun kişi hak ve özgürlükleri ile ilgisi yok. Halk sağlığını tehdit eden kim varsa yaptırım uygulanmalı. Aşısızlar toplumdan tecrit edilmeli. Bu tavırlarının bedelini ödemeliler. Evlerinde izole olarak yaşamaya mahkum edilmeliler. Çünkü onlar yüzünden toplum bağışıklığı edinme süremiz uzuyor hatta neredeyse imkansız hale geliyor. Bu nedenle insanlar hayatını, işini, yaşam neşesini kaybediyor.
Kızımı geçen yıl okula gönderemedim. Bu eylül için de tereddütlerim var. Söyler misiniz retçiler, benim çocuğumun eğitim hakkını elinden almaya, dünyasını karartmaya ne hakkınız var?
Aklınıza şaşayım!
Bir ünlü tanıttı diye sonu ölümle sonuçlanabilecek zayıflama haplarını lüp lüp yutarsınız.
Güzellik uzmanı saç dökülmesine karşı önerdi diye başınıza dana iliği bağlayıp kokuşana kadar üç gün dolaşırsınız.
Detoks metoks deyip bir hafta sadece lahana suyu içerek metabolizmanızı alt üst edersiniz.
"Arılardan daha iyisini yapıyoruz" diye reklam veren merdivenaltı bal üreticilerinden ucuz bal almakta sakınca görmezsiniz.
Kanser saçan baz istasyonlarının dibinde yaşayıp, sesinizi çıkartmazsınız.
Katranlı tütünü günde iki paket içip, aslan sütünün dibine vurursunuz.
Sonra da "İçinde ne olduğunu bilmediğim bir sıvıyı vücuduma zerk ettirmem" diye aşı karşıtı kesilirsiniz...
Şaşayım aklınıza...
Türk insanı aşıya nasıl özendirilir?
Araya bayram girince aşılanmayı da, maskeyi de, mesafeyi de, hijyeni de bir tarafa bıraktık. Bu aymazlığın acı sonuçlarını şimdiden görmeye başladık bile. Keşke tatilden dönenlere test mecburiyeti getirilseydi. Hatta gerekli görüldüğünde karantinaya alınsalardı. Kimse kusura bakmasın. Bayramda tatile gitme 'riskini' alanların buna katlanması gerekir.
Peki Türk insanı aşı olmaya nasıl özendirilir? Birazdan yazacaklarım ütopya tabii, uygulama şansı pek yok. Sadece durumun vahametini ortaya koymak ve biraz da ironi yapmak adına yazıyorum:
Uzmanlar koronavirüsün cinsel gücü azalttığını hatta kısırlık yaptığını söylesin.
Aşı olana vergi indirimi uygulansın, hatta kredi borçları ertelensin.
Dostunu, akrabasını, komşusunu ikna edip aşı olmaya götürene ikramiye verilsin.
Aşı olmayan AVM'ye alınmasın, mangal yapamasın.
İşte en vurucu madde bu sonuncusu. Çünkü bizim millet her şeye katlanır da, AVM'ye gidemeyip, mangal yapamamaya katlanamaz.
Çöplerini bıraktılar, virüslerini alıp döndüler
Tatile çıkmak giderek 'sahil şeridini yağmalamak' anlamı kazanıyor. Sanki bir daha o sahillerde tatil yapmaya gerek duymayacaklarmış gibi pek çok tatilci; cennet koyları, altın plajları, 500 yılda yetişen ormanlık mesire yerlerini çöp ve pislik içinde bırakıp, şehirlerine döndüler. Muhtemelen, bıraktıkları çöplerin yerine yanlarına delta varyantını da alarak evlerine kavuştular...
Çeşme Belediye Başkanı isyandaydı. Nüfusu bir anda 10 katına çıkan beldede o gün tam 400 ton çöp topladıklarından söz ediyordu. Böyle bir sahil yağmasına hiçbir altyapı ve kamu hizmeti yetişemez. El insaf diyorum.
Gaf'let kürsüsü
Kendisine bağlı çalışan cankurtaranların A Haber ekibini adeta linç etmesine karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi günlerdir kılını kıpırdatmadı. Onlar 'kuzuların sessizliğini' oynayabilir ama biz 'koyun' değiliz, takibini yaparız.
Zap'tiye
İklim değişikliği magazinin iklimini de değiştirdi. Eskiden 'afet' denildiğinde aklımıza dilberler gelirdi. Şimdi ise sel, dolu, hortum...
Ne demiş?
- Bu arada havai fişek bütçesinde hiç kısıntıya gidilmemiş. - Evet, toptan aldıkları için ucuza gelmiş olmalı. (Olimpiyat açılışını anlatan Eurosport spikerlerinin geyik muhabbeti)