Dalgıç, her ay hakkında çıkan değişim haberlerine de cevap verdi. Oyuncu yüzünde küçük dokunuşlar olduğunu ifade ederek "Estetik yok demiyorum. Burnumda var ama diğer taraflar benim Allah'a şükür. Ufak tefek dokunuşlar var. Çok fazla da değişim olduğunu sanmıyorum kendimde. Bazen haberlerden sonra yorumlara bakıyorum klavye delikanlılarını görüyorum. Kendine aynada bakmadan gelip yorum yapıyorlar" dedi.
Nasılsınız? Pandemi süreci nasıl geçti sizin için?
En zorlandığım konu annemle olan bağımın sekteye uğraması oldu. Çoğu kişi bunu yaşamıştır. Bu dönemde büyüklerimize karşı daha korumacı olduk. Annemle yakın oturuyoruz. Ama sarılamıyorum, öpemiyorum. Bir de ben sevdiğime dokunmayı, sarılmayı çok severim. Çok zorluk yaşadım bu açıdan. Aynı zamanda iş durumları da tamamıyla değişti. Dışarıdaki iş hayatından soyutlanıp evlere kapandık haliyle. İlk 3 ay "Ne yapsam, nerelere sarsam?" diye düşündüm. Dans mı etsem, kemana mı başlasam? İlk zamanlar geçtikten sonra da iş potansiyelimi değiştirdim.
Yeni projeler var mı? Ekranlara dönmeyi düşünüyor musunuz?
Gönlümde çok güzel aslanlar yatıyor tabii ama pandemi sürecinde setlerin nasıl işlediğini bilmiyorum. Başka işlerle de uğraşıyorum. O yüzden sektöre uzağım. Pandemiyle birlikte neler oldu neler bitti hiç bilmiyorum. Pandemiyi bir kenara koyarsak bir karaktere hayat vermeyi, yeni bir dünyaya girmeyi istiyorum. Ama çok mu seçiciyim acaba? :) Arka Sıradakiler Özge'den sonra Avlu dizisiyle dönüş yaptım. Güzel de bir dönüş oldu, çok emek verdim. Fiziksel olarak da çok çalıştığım bir proje oldu. Onun akıbeti çok iyi olmadı. Oynadığım işlerin bir tık daha üstü projelerde yer almak istiyorum. Projeler geliyor, konuşuyoruz. Ama hep bir eksik var.
"YAPIMCILAR ZORU SEÇMİYOR"
Bir rol üstünüze yapıştı mı gitmeme durumu da var. Siz de bu durumdan mustaripsiniz sanırım? Size hep daha erkeksi roller mi geliyor?
Başlarda sürekli aynı tip roller geliyordu, evet. Bir de yapımcılar da çok zoru seçmiyor. 'Nasılsa erkeksi karakterden fan kitlen oluştu' diye düşünüyorlar. Bu yüzden çok çatıştım. Ama şu an proje bazlı bakıyorum. Benim gözlerimi parlatacak bir karakteri canlandırırım. Özge'siydi, Fatma'sıydı bakmam.
Arka Sıradakiler Özge rolüyle hepimizin hafızasına kazındınız. İlk projede bu kadar büyük bir sıçrayış yakalamanın ve canlandırdığınız karakterle bu kadar özdeşleşmenin avantajları olduğu gibi dezavantajları da vardır herhâlde?
Çok doğru bir projeyle başladım. Aşk hikâyesiyle başlayan çoğu proje 1-2 sezonda tükeniyor. Biz gerçek hayattan yola çıkarak başladık. Artık oyunculukla ün birbirine karışmış durumda günümüzde. Ün kısmına geçtiğimizde magazinsel anlamda dezavantajlarını yaşadım. Yaşadığım anda da İstanbul'dan uzaklaştım. Ben oyunculuğa farklı gözle bakıyorum. Yeni bir hikâyede yeni bir karaktere hayat vereyim, işimi yapayım istiyorum. Özel hayatım gözler önüne serilmeye başladığında "Olmuyor böyle, bir sıkıntı var" dedim. Uzaklaştım.
"YÜZÜME HIRKA FIRLATTI"
O döneme dair unutamadığınız anılarınız var mı?
İlk sahnemi unutamam. Zafer hocanın saçımı kesmesiyle başlıyor hikâye. Bir de sette beklediğimiz bir gün sahnemizin başlamasına 2 saat vardı. Biraz uyuyayım dedim. Rol arkadaşım Temmuz ile yer kavgası yaptık. El şakalaşmaları oldu. Temmuz bir hırka attı yüzüme, fermuarı gözüme geldi. Gözüm davul gibi oldu. Hastanelere gittik. Sahnelerimiz iptal oldu haliyle. O gün de Fenerbahçe Galatasaray derbisi vardı. Galatasaray yense de yenilse de şampiyon. Hamdi Alkan, maçı izlememize izin vermeyecekti. Artık ne kadar istediysem o maçı izlemeyi set iptal oldu. Ve gidip maçı izledim. Basına yakalandım. Hamdi Hoca beni evde biliyor, ben dışarıda maç izliyorum :)
Hala görüşüyor musunuz dizi ekibiyle?
Tabii görüşüyorum. Hatta rol arkadaşım Temmuz menajerliğimi yapıyor. Bülent, Fırat, Engin. Hepsiyle görüşüyoruz ama Pandemide biraz sekteye uğradı tabii görüşmeler. Engin'i de evlendirdik.
Sizde var mı evlilik?
Teklif olsun bir daha konuşalım :) Bu sene içerisinde planlarımız var.
Oyunculuk küçüklükten beri hayal ettiğiniz bir meslek miydi? Oyuncu olma serüveninizden bahseder misiniz biraz?
Oyunculukla ilgili annemden kaynaklı çok hatıram var. Annem Film-San'dan emekli. Türkan Şoray'ın, Sadri Alışık'ın, Ayhan Işık'ın yanında, film setlerinde bulunduğu için güzel anılarını anlatırdı. Öyle öyle harmanlandı bende de bu duygu. Bir hayal vardı tabii bende ama hayali gerçekleştirebilmek de önemli. Bu yolda ilerlerken kendimi başka ögelerle de besledim. Beklemek, oturmak bana göre değil. 'İlla oyunculukla devam edeceğim' demedim hiçbir zaman.
"AVLU'DAKİ KARAKTERİM DEVAM ETTİRİLEBİLİRDİ"
Yakın dönemde Avlu'da da rol aldınız. Projeden ayrılık süreciniz de olaylı oldu biraz. "Oyuncunun hasta olma lüksü bile yok" şeklinde bir açıklama yaptınız akabinde. Neler yaşandı o dönem?
Sette ağırlaştım, 5 gün boyunca 40 derece ateşle sete gittim. İlaçla kendimi ayakta tutuyordum. Hastaneye gidecek zaman yoktu. İstanbul dışına taşındığım için set çok uzak mesafedeydi. Sette beni sıtma tutunca yönetmenimiz belirli sahnelerden beni muaf tuttu. Hastaneye gittim. Doktor ameliyat dedi. İnanamadım. Enfeksiyon torbacık yapmış, patlarsa vücuduma yayılacaktı. O zaman durumun ciddiyetini anladım. Antibiyotikle kurutmaya çalıştılar ama kurutamadılar. Ben de hastanede yatarken "Tamam iyileşeceğim, işime geri döneceğim" diyordum. Setten de her gün "Yarın geliyor musunuz?" diye telefon geliyordu. Karşı tarafın da istekli olduğu bir sürecin akabinde hastaneden çıkınca haber verdim sete. "Gelebilirim" dedim. "Bir hafta daha dinlenin" dediler. Sonra birkaç hafta sonunda da "Karaktere ara verelim, zaman aşımına uğradı" diye bir haber geldi. Ki o zaman isyan sahnelerini çekiyorduk. İstense karakter dâhil edilebilirdi. Kırıldım tabii. Ameliyattan çıkıyorsun, iş yok. Ama aynı sektördeyiz, kırgınlık olsa ne olacak?
Yeni bir projeye başlarken en büyük çekinceniz ne olur?
Bir projeye sıfırdan başlamak isterim. Sonradan dâhil olunca baştaki sıcaklığı yakalayamıyorsunuz.
Yeni nesil oyunculardan kimleri beğenerek takip ediyorsunuz?
Projelerden çok uzağım. İsim veremeyeceğim maalesef. Görüştüğüm projelere ne olmuş ne bitmiş diye bakıyorum. Ama beni sürükleyen bir dizi yok şu an. Ben işin içinde olduğum için sanatına, ışığına, açılarına, senaryosuna bakıyorum. Hep inceliyorum. Kendi projelerimde de kendimi izlerken "Burada şöyle oynamışım ama böyle de oynayabilirdim" diyerek kendime eleştirel bakıyorum. Kendinde de hep açık arayan biriyim.
"AYNAYA BAKMADAN GELİP BANA YORUM YAPIYORLAR"
Her ay haber sitelerinde "Arka Sıradakiler Özge'nin değişimi şaşırttı" başlığı altında bir haber çıkıyor. Bunları gördükçe neler hissediyorsunuz?
O dönem daha çocuktum, yüzüm oturmamıştı. Estetik yok demiyorum. Burnumda var ama diğer taraflar benim Allah'a şükür. Ufak tefek dokunuşlar da var. Çok fazla da değişim olduğunu sanmıyorum kendimde. Bazen haberlerden sonra yorumlara bakıyorum klavye delikanlılarını görüyorum. Kendine aynada bakmadan gelip yorum yapıyorlar. Ama sağa sola çamur olmadığım, magazinde kalmadığım için çok kötü yorum almıyorum açıkçası.
Bugüne dek çalışmaktan en keyif aldığın oyuncu kim?
Usta oyuncu Bülent Emin Yarar. Ekip arkadaşlarımı da çok beğeniyorum. Çünkü onlarla öyle bir sinerji yakalamıştık ki bakışlarımızla o sahne ne gerektiriyorsa yapıyorduk. O enerjiyle o sahneyi en tepeye çıkarıyorduk. Zaten bir proje o sinerjiyle birlikte uzun yıllar boyunca devam ediyor.
"APTALLIĞA GELEMİYORUM"
Sizi en çok sinirlendiren şey nedir?
Aptallığa gelemiyorum. Ne dersem direkt algılansın isterim.
En büyük korkunuz?
Annemi kaybetmek. Annem beni tek başına büyüttü. Ben çok küçükken ayrılmış anne babam. Ben de o yüzden evliliği hep öteledim. İnce eleyip sık dokuyorsunuz böyle bir şey yaşayınca.
"BABA KELİMESİ ÇOK BOŞ DURUYOR AĞZIMDA"
Babanızla görüşüyor musunuz?
Görüşmüyorum. Arka Sıradakiler başlamadan babamla bir kez görüşmüştük. 5 saat sürdü. Görüşmenin ardından anneme "Anne sen benim büyüğümsün ama ben babamla görüşmek istemiyorum" dedim. Babama bir soru sordum: 'Baba' kelimesinin içini ne şekilde doldurabilirsin? Çok boş duruyor bu kelime benim ağzımda. O da cevap veremedi. Yaşanmışlık sıfır. Ben bir aylıkken ayrılmışlar.