Arda'yı severdim. Futbolculuğunu da, sevimli kişiliğini de... Barcelona formasıyla Messi ile paslaşıp attığı golü bu sütunlarda destanlaştıran da bendim. İşim gereği, yurt dışı gezilerine vaktim olmamasına rağmen, sırf Arda'yı Barcelona forması altında Camp Neu Stadı'nda izleyebilmek için bir hafta sonu kalkıp ta İspanya'ya gittim. Ama o, "Fenerbahçe'ye gider misin?" şeklindeki soruyu, benim gibi tüm Fenerbahçelileri kıracak, üzecek, rencide edecek bir tarzda yanıtlayınca ondan bir anda buz gibi soğudum. ("Allah korusun, Allah yazdıysa bozsun" demişti) Ben bir Fenerbahçeli olarak onu izlemeye İspanya'ya gideceğim, o benim takımıma hakaret edecek ha...
Meğer, Arda'nın o hareketi dominonun devrilen ilk taşıymış. Sonra gazeteci Bilal Meşe'yi Milli Takım uçağında yumrukladı. Nişantaşı'nda kendine masumane bir soru yönelten magazin muhabirini, "Senin kafanı, gözünü kırarım" diye tehdit etti. Ardından Başakşehir formasıyla, sahanın ortasında tehdit ettiği maçın hakemine şiddet uyguladı. Sonunda, adı en hafif tabiriyle 'bar kavgası' olan bir olaya karışıp kendini iyice rezil rüsva etti.
Gelelim, olaydaki yanlışlar dizisine...
İlk hata, Arda'nın 8.5 aylık hamile eşini evde bırakıp tek başına eğlenceye gitmesi. (Arda, yaptığı yazılı açıklamada bu hatasını kabul ediyor zaten.)
İkinci ve en ölümcül hatası, şarkıcı Berkay'a şiddet uygulaması. Arda, yaptığı açıklamada "Bir başkası olsa bu hareketi yapmazdım" demiş. Yani, Berkay'ın bir dönem futbolcu Caner Erkin'in eski eşiyle aşk yaşadığı iddialarının etkisinde kaldığını ima etmiş. Bu da eylemin 'tahammüden', yani 'bilerek, isteyerek, planlayarak' gerçekleştiği konusunda Arda'yı ele veren bir itiraf.
Üçüncü hata; beline ruhsatsız silahı koyup hastane basması, kurşun sıkması... Bu da rezalete dikilen tüy olmuş.
Peki Arda hatalı ve suçlu da, diğerleri sütten çıkmış ak kaşık mı?
Olayın üzerinden günler geçti. Ben geceye ve Arda'nın sarkıntılık şeklinde nitelenen o sözlerine şahitlik eden bir tek 'tanık ifadesine' ya da röportaja rastlamadım. O gece, o barda yüzlerce kişi olmasına rağmen bir kişi de çıkıp 'Evet, Arda, Özlem Ada'ya o sözleri söyledi' diyemedi. Yazılan, çizilen her şey 'dedikodu' üzerine inşa edildi.
Bir de İstanbul gecelerinin en popüler mekanlarından birinin içinde olay anını tespit edecek bir tek güvenlik kamerası bulunmaz mı? Ya da bulunsa bile çalışmaz mı?
Peki ya ekrandaki yorumlara ne demeli? "Özlem Ada, o gece yarım saat boyunca pistte tek başına dans etmiş. Bu da var yani..." diyenler bile oldu. El insaf! Bir kadının pistte tek başına dans etmesi, iddia edildiği gibi tacize uğraması için haklı bir gerekçe olabilir mi?
Son olarak; Özlem Ada, olayı eşi Berkay'a alkolün tavan yaptığı, kimsenin şuurunun yerinde olmadığı bir ortamda sıcağı sıcağına yetiştirmek yerine biraz daha soğukkanlı olamaz mıydı acaba?
Bir olay, binbir hata... Allah hepimize akıl fikir ihsan eylesin...