Enkazın altından Elif bebek 65 saat, Ayda bebek ise 91 saat sonra kurtarıldı. Belki bu yazı baskıya verildikten sonra bir mucize daha yaşanacak. Bu mucizelerin gerçekleşmesini ise kurtarma ekiplerimiz sağlıyor.
Deprem, sel, çığ, toprak kayması vs. felaketi bol bir coğrafyada yaşıyoruz. Sistemsizlik, çürük yapılaşma ve felaketlere karşı hazırlıklı olmamak çok can alırken, ne gariptir ki bir alanda bizi dünyanın en iyileri arasına soktu. Dünyada bizimkiler kadar başarılı, tecrübeli arama-kurtarma ekipleri çok az var. Dünyanın birçok yerinde meydana gelen felaketlerde yardıma koşuyorlar ve tecrübeleriyle takdir topluyorlar.
Sayıca da çok iyiyiz. Türkiye'nin yüzbinlerce kişilik arama-kurtarma ordusu var. 1999 Marmara Depremi, Türkiye için bir milat oldu. Marmara Depremi'nden sonra Türkiye'de arama kurtarma alanındaki eksiklik görüldü ve çok fazla ekip kurulmaya başlandı.
GÖNÜLLÜ KAHRAMANLAR
■ Türkiye'de meydana gelen afetlerde koordinasyonu Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) yürütüyor. 706 merkez teşkilatı, 5 bin 348 de taşra teşkilatı olmak üzere 6 binden fazla personeli olan AFAD, geçen yıl 100 bin gönüllüye de afet eğitimi verdi.
■ Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) tarafından hazırlanan müdahale timleri de birçok depremde kahramanca çalışıp hayatlar kurtardı. Altı ayda bir eğitim alan TTK'nın 500 personeli deprem durumlarında alarma geçiyor.
■ Jandarma'nın 17 ilde 23 profesyonel timi var. Türkiye'de 320 binden fazla itfaiyeci bulunuyor ve onlar da bulundukları bölgelerdeki arama-kurtarmanın doğal üyeleri.
■ İnsani Yardım Vakfı'nın (İHH) tamamı gönüllülerden oluşan 1905 kişilik arama-kurtarma ekipleri var. 30 bölgede ekibi bulunan AKUT'un ise 2 bine yakın üyesi var ve bulundukları bölgelerde gönüllülere sürekli eğitim veriyorlar.
■ Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri'nin (UMKE) 12 binden fazla gönüllü sağlık profesyoneli bulunuyor. UMKE, Dünya Sağlık Örgütü'nün verdiği 'EMT 2' sertifikasına sahip. Dünyada sadece 11 ülkede bu sertifika var! Keşke çürük yapılar olmasa, deprem bilincimiz gelişmiş olsa da kurtarma ekiplerine az ihtiyaç duysak. Ama ortada büyük bir başarı var: Türkiye arama-kurtarmada dünyadaki en başarılı ülkelerinden biri.
Sadece Türkiye'de oluyor algısı yaratmak...
Deprem sonrası 'İzmirliler hak etti' tarzında provokatif paylaşım yapanlara, ihtiyacı olmadığı halde yardım malzemelerini alanlara, hatta satanlara haklı olarak çok kızdık. Yargı devreye girdi, bu vicdansız insanlar hesap verecekler. Peki, bu kötülükleri yapanları sürekli sosyal medyada ifşa etmek, TT yapmak, yaşanan birçok güzelliği ve mucizeyi gölgelemek olmuyor mu? Türkiye yine kenetlenmişken, Elif ve Ayda bebeklerin mucize kurtuluşlarına sevinç gözyaşları dökerken, onca güzel olay varken; bazıları, birkaç kendini bilmezin yaptığı kötülüğü sürekli öne çıkarıyor.
Elbette yanlışı, kötülüğü eleştireceğiz ama bu olaylar sadece Türkiye'de yaşanıyormuş gibi algı yaratmak hiç adil değil. Toplumun geneline bakınca birkaç çürük elma gibi görünecek nefret suçlarından muhalefet malzemesi bile çıkaranlar, bu durumdan iktidarı suçlu ilan edenler bile var. Bunu yapanları yaşanan onca güzelliği bile görmeyecek kadar kendi ülkelerine karşı nefret dolu olduklarını bile düşünmeye başladım!
Her ülkede, her toplumda 'salt kötülük'ten beslenen, içi kötü olan insanlar var. Ayrıca yine her toplumda ahmaklar, ırkçılar, psikopatlar, sapıklar vs. var. İzmir depreminden sonra dünyanın pek çok yerinden "İyi oldu Türklere. Hak ettiler, beter olsunlar" benzeri sosyal medya paylaşımında bulunanlar oldu. Bu iğrenç insanların arasında ünlü markaların müdürleri bile vardı. 'Salt kötülük', nefret söylemi, ırkçılık, önyargı tüm dünyanın sorunu. Bu olaylar sadece Türkiye'de oluyormuş gibi bir algı yaratanlar önce mucizeler yaratan, yaptıkları iyiliklerle dünyayı daha yaşanır bir yer yapan insanlara haksızlık ediyorlar.