Ne güzel söylemiş
Albert Einstein "Önyargıları yok etmek, atomu parçalamaktan daha zor" diye... Son 10 günüm, yazdığım bir yazı nedeniyle
"önyargıya" kapılanlara ve yazıyı iyi ya da kötü niyetle tersinden okuyup, yanlış anlayanlara derdimi anlatmakla geçti.
Bu zorlu süreçte gazeteci ve televizyoncu ağabeylerimden meslektaşlarıma, sanatçı dostlarımdan yakın çevreme kadar pek çok insanın destek mesajları ile moral ve enerji buldum. Özellikle
Hıncal Uluç'un perşembe günü bizim gazetenin internet sayfasında yayınlanan
"Yüksel Aytuğ yerden göğe haklı" yorumunu
"önyargıcılara" şiddetle tavsiye ederim. Ama bana en iyi gelen, okurlarımın
"merhem" niyetine kaleme aldıkları mesajlarıydı.
Olumsuz yazılara, eleştirilere ve hatta sanal alemin görünmezliğinin ardına sığınıp küfür ve hakaret edenlerin sözde yorumlarına bu süre içinde bolca rastlamış olmalısınız. Ama çok daha büyük bir çoğunluk, o yazıdaki gerçek fikri doğru şekilde anlayıp, destek verdi. Onlar bu yazarın gerçek niyetini daha önceki yüzlerce yazısını esas alarak çözmüş, kötü niyetli bir kaç medya amigosunun dolduruşundan etkilenmemiş kişilerdi. Bugün söz, iki hafta boyunca seslerini duyurma fırsatı bulamayan gerçek
Yakından Kumanda okurlarının. İşte köşemize ulaşan yüzlerce destek mesajından sadece bir kaçı:
"BİLİN Kİ YANINIZDAYIZ"
* "Merhaba sevgili Yüksel Abi... Abi diyorum çünkü 24 yaşındayım. Yıllardır yazılarınızı takip eder, bugün ne yazmış diye merak ederim. Dilinizi çok beğenir, sanki arkadaşlar arasında televizyondakileri çekiştiriyormuşuz gibi hissederim. Bugüne kadar hiç size mesaj yazmak kısmet olmamıştı, kısmet bugüneymiş. Şu malum yazınız hakkında yazılanlara o kadar üzüldüm ki bu mesajı yazmak zorunda hissettim kendimi, destek olduğumuzu bilin istedim.
Sizi yıllardır tanıyan tanır, bilen bilir. Öncelikle bunu belirtmeliyim. Siz kadınlar konusunda o kadar hassas yazılar yazmışsınızdır, senaristlere kadına şiddetle, dizilerde kadınların zayıf gösterilmesiyle ilgili o kadar çok mesaj göndermişsinizdir ki köşenizden, bu konuda sizin kadar hassas başka bir köşe yazarı daha yok. Olimpiyatlardaki kadınlarla ilgili yazınızda da samimiyetinizi benim gibi tüm okuyucularınız da biliyor, hak veriyor. Ama sizin de bildiğiniz gibi özellikle basın dünyasında isim karalamak çok kolaydır. Yazınızın her satırı, her kelimesi gayet anlaşılır ve saptırmaya fırsat vermeyecek kadar düzgün. Sizi eleştiren ve linç etmeye kalkan diğer insanların, özellikle, sözümona rakip
'büyük gazete' çalışanlarının da ne demeye çalıştığınızı çok iyi anladığına eminim. Ama bir fırsat ele geçirmişler ki -bu memlekette her şey bir anlık, ne bulsak eleştirmeye yer arıyoruz- sonuna kadar kullanıyorlar. Yok kadın hakları, yok seksist bakış açısı. Binlerce kadın cinayetine bu tepkiyi gösterselerdi, gündemde tutmakta başarılı olsalardı, belki bir işe yarardı. Çok konuştum, sözün kısası, biz okuyucularınız sizin kalbinizi biliyor, iyi niyetinize tüm kalbimizle inanıyoruz, yazılarınızı severek okumaya devam ediyoruz. Lütfen sizi karalamaya çalışan seslere kulaklarınızı tıkayın ve biz okurların iç sesi olmaya devam edin. Yanınızdayız, bilin istedim." (
Aslı Türkoğlu)
"SİZİN İÇİN İYİ OLDU"
* "Yüksel Bey merhaba, söze direkt gireceğim. Bu olimpiyatlar ve kadın katılımcılar hakkında yazdığınız yazıları baştan beri takip ediyorum. İlk günkü yazınızdan sonra
'Tamam' dedim,
'Bu gidişe bir dur diyen çıktı. Bu kadar güzel açıklandıktan sonra, kadın hakları savunucuları da herhalde boş durmazlar. Kadınların erkekleşmesine dur derler' diye geçirdim içimden.
Polyannacılık yapıp
'Olimpiyat komiteleri ile temaslara geçilip, kuralları kadın katılımcılara göre pozitif ayrımcılık çerçevesinde yeniden düzenlenmesi için girişimlerde bulunulur' diye düşündüm. Ertesi gün yazılarınızı okuyunca size gelen tepkilere çok şaşırdım. Kendinizi tekrar ifade etmeye çalıştınız.
'Tamam' dedim,
'Yanlış anlayanlar, bu yazı ile fikirlerini değiştirir herhalde.' Bugün tekrar görüyorum ki, kendine gündem bulamayanlar, sıcaklardan bunalıp kafasını kuma gömüp, arada bir çıkarıp ilk gördüğüne saldıran deve kuşları gibi sizi hedef seçmişler. Sizi anlama gayretine bile katlanmayıp saldırmışlar. Ne kadar yazık... Medya kimlere emanet? Sözde hakkımızı koruyanlar, ortalıkta kadın savunucuları gibi gözükenlere yazık.
Yüksel Bey sözün özü, ben sizin görüşlerinizi destekliyorum. Sizin için de iyi oldu. Herkesin gerçek yüzünü görmüş oldunuz. Başarılarınızın devamı dileklerimle. (
Meral Mala)
"BİZ DE VARIZ, UNUTMAYIN"
* "Merhaba Yüksel Bey, sizi
Akademi Türkiye yarışmasıyla tanıdım ve yazılarınızı o zamandan beri takip ediyorum. "Kadınlık olimpiyatlarda ölüyor" yazınızdan dolayı aldığınız tepkiler beni gerçekten çok üzdü. Tamamen yanlış anlaşıldığınızı düşünüyorum. Ben, kadın haklarına sizin kadar sahip çıkan başka bir erkek görmedim çünkü. Kadınlardan daha fazla kadınların yanında durduğunuzu ve destek olduğunuzu defalarca yazılarınızda gördüm. En kolayı eleştirmektir zaten... Lütfen canınızı sıkmayın, eleştirenlerin dışında bir de hep sizin yanınızda olan bizler varız bunu unutmayın." (
Serap Özaşkın)
"AZ BİLE YAZMIŞSINIZ"
* "Ben sıradan biriyim, yolda yürüyen herhangi biri. Ama neden sizin bu yazınızda dile getirdiğinize kalbim onay verdi? Çünkü doğru, bunu söyleyebilirim. Çünkü medyada varoluş savaşı vermiyorum, sade düşünüyorum, karmaşasız hissediyorum.. Medeni dünyanın çok uzağında kendi ritüelleri içinde yaşayan o naif Aborjin topluluğunun şöyle bir yaşam algısı var...
'Biz birinin kazanıp, diğerinin kaybettiği bir oyun oynamayız...' Ve
Afrika'da açlıktan kırılan, ödül olarak kendisine verilen bir parça yiyeceği hep birlikte eşit yeme arzusu taşıyan aç ve minik yavrular bunların kalbine neden dokunmaz ki!... Evet, bir yarış için, kadınları kadın kılığından çıkaran, işkence gibi antrenmanlarla şu kısacık hayatları bloke eden ruhsuz ruhlara az bile yazmışsınız.. Bir samimi teşekkür benden, kabul ederseniz..." (
Songül Şentürk)
* "Abi bir laf vardır, BENİ BİLEN BİLİR BİLMEYEN KENDİ GİBİ BİLİR. Sen kafana takma, biz senin ne anlattığını, ne demek istediğini biliyoruz. Konuyu farklı tarafa çekenler kendi içindeki faşizan duygularını ortaya çıkaranlardır." (
Velican Aydın)
* "Yüksel Bey, benim etrafımda size bu konuda destek vermeyen bir kişi bile yok. Kimle konuşsam
'Adam haklı' diyor. O yüzden kafanızı
'sosyal medya' denen ucube sitelerde yazılanlar üzerine fazla yormayın. Halk sizin yanınızda. Saygılar..." (
Mehmet Derin)
"SİZİ KUTLUYORUM"
* "Bahsini ettiğiniz köşe yazınızı okuduğumda yıllar önce yapımcılığını üstlendiğim
"Designing Baby" temalı filmi hatırlayarak tamamen feminist ve hümanist bulduğum yazınıza ertesi gün satır aralarını okuyamadan verilmiş fevri hatta hakaret içeren cevapları üzülerek izledim. Bunu
Türk basınında kadına bakış açısından talihsizlik addediyorum. Henüz doğmamış çocukların embriyolarıyla istekler doğrultusunda oynanıp sipariş karşılayan klinik, doktor ve teenage donörlerle yaptığımız araştırmalara dayanarak çok doğru bir konuya - işin entertainment kısmından arınarak - parmak bastığınız için sizi kutlarım. En güzel film, her karesinde yönetmenin kalp atışlarını izleyiciye hissettirendir. En güzel satırlar, edebi kuralların yanında, yazarının duygularını entelektüel seviyesiyle dengeleyendir. Yazınız bunun en güzel örneğiydi.
Saygılarımla, (
Turgut Türk Adıgüzel)
"SİZİN YOLUNUZ DOĞRU"
* "Ben 18 yaşındayım. Epey küçükten beri gazete okurum ve sizin köşenizi okumak hep ayrı bir zevk vermiştir bana. 2 gündür sizin hakkınızda yazılanları, söylenenleri ağzım açık takip ediyorum. Yüz yüze tanışmamış olabiliriz ama ben sizin ne demek istediğinizi gayet iyi anladım. Hatta size güvenim o kadar tam ki yazınızda bazılarının anladığı gibi şeyler bile yazmış olsanız yine de bir bildiği vardır, asla kötü niyetli değildir diye korurdum sizi. Sizi yıllardır takip eden yazar arkadaşlarınıza mı kızsam yoksa sadece bir yazınızla sizi değerlendirmeye kalkan sosyal medya ahalisine mi tepki göstersem bilemedim. Ama sizi uzun zamandır takip eden gerçek okuyucularınızın benim gibi düşündüklerinden eminim. Bunu söylemek bana düşmez ama sizin yolunuz doğru. boşverin eğrileri, eğriltmeye çalışanları. Kolaylıklar dilerim,
Allah yardımcınız olsun." (
Melis)
"BIRAKIN OYALANSINLAR"
* "Yüksel Bey. Sizi uzuuuun yıllardır takip ediyorum ben. Bİliyorum bunca hay-huy içinde çok da göze çarpmayacak mesajım ama bilin istedim. Facebook'taki aptal saldırılara ve yorumlara şaşırıyor, gülüyor ve kızıyorum. Kişiliğinize, yaklaşım ve kibarlığınıza, iince yapınıza hayranım. İNSANsınız öncelikle. O yüzden bırakın bu vasıflardan haberdar olmayanlar 3-5 gün oyalansın. İyi ki varsınız..." (
Defne Atahanlı)
"KALEMİNİZE SAĞLIK"
* "Merhaba hocam, yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum her gün. Siz boşverin bu iki yüzlü insanları. onlar da biliyorlar ne demek istediğinizi. Maalesef bazı fetişlere sarılmışlar. İki gün önce koyduğunuz fotoğrafı canlı olarak TV'de gördüğümde 'Bu nasıl kadın böyle, yazık değil mi ?' şeklinde bir haykırışım olmuştu. Çok şaşırdım o fotoğrafla birlikte yazınızı görünce. Kaleminize sağlık, sizi anlayanlar da var merak etmeyin." (
Emre Ezurumlu)
* "Sevgili Yüksel Abi, yazılarınızı büyük keyifle okuyorum. Olimpiyat yazınız karşısında (ki yanlış anlaşıldığınızı düşünüyorum) haksız eleştiriler aldığınızı düşünüyorum ama sevenleriniz her daim yanınızda olacaktır. Yazınızın arkasında durma cesareti gösterdiğiniz için ayrıca tebrikler." (
Adem Balkan)
"ERKEKLEŞTİRİLMİŞ KADINLAR"
* "Yüksel Bey, Twitter'daki kıyametten sonra yazınızı okudum, sizin de anlattığınız gibi yazınızdan hiç de o diğerlerinin bahsettiği anlamı çıkarmadım. Olimpiyatlarda erkekleştirilmiş kadınları görünce ben de üzüldüm. Hiç bir kadının yarış kazanmak uğruna kadınlığından ödün vermesi hoş değil. Sizi anlayan bir çok okuyucunuz var, lütfen kendinizi tekrar tekrar açıklama yapmak zorunda hissetmeyin. Sevgiler..." (
Burçin Ekmen)
"DUYGULARIN HESABI KİTABI OLMAZ"
* "Sayın Yüksel Aytuğ, siz hiç üzülmeyin, yazılarınızı takip eden tüm okurlar olaylara bakış açınızı iyi bildiklerinden sizin yazınızı hangi düşünceler ile yazdığınızı da biliyor. Sizi bu konuda eleştirenler için yaptığınız tespitler doğru. Maalesef basınımız tüm olaylara bu şekilde yaklaşıyor. Kendinize haksızlık etmeyin 'hesap hatası' deyip. Duygular da hesap kitap olmamalı. Kendinize iyi bakın. İyi çalışmalar dilerim." (
Kadriye Çil)
"KADIN OLDUKLARINI ANLAMADIM"
* "Merhaba Yüksel Bey, size yapılan haksızlığa artık dayanamadım ve yazmaya karar verdim. Sıkı takipçinizim, sizin ne demek istediğiniz gayet ortada. Ne tesadüftür ki eşimle beraber olimpiyatları beraber izliyoruz. O yüzmeye çıkan kadın atletler, hele güllede olimpiyat şampiyonu olan kadın atlet, kadından çok bana erkek gibi geldi. Hatta şaşkınlıkla 'Bunlar kadın olamaz' dedim. Ayırt edemedim doğrusu. Aynı şeyleri düşündüm. Siz de yazınca çok sevindim. 'Yüksel Bey yazmış, tam da benim düşündüğüm gibi' diye... Ne güzel yazdınız. Ben ve bir çok insan ne demek istediğinizi anladık. Eminin sizi eleştirenler, olimpiyatları izlemiyorlar, izleselerdi ne demek istediğinizi anlarlardı. Bazı insanların eline bir fırsat geçti ve 'Nasıl Yüksel Aytuğ'u alt ederiz?' dediler. Ama yanıldıkları bir şey var. Sizi alt etmek yerine daha da güçlendirdiler. En güzeli de bu vesileyle dostunuzu düşmanınızı öğrendiniz.. (
Hatice Çağlayan)
"RAKİP GAZETENİN KAMPANYASI"
* "Yüksel Bey, Hürriyet gazetesinin size karşı başlattığı linç kampanyasını çözemiyorum. Başka hiç bir gazetede haberiniz yapılmazken Hürriyet iki gündür sizi ve yazınızı haber yapıyor, kadın köşe yazarları sizi yerden yere vuruyor? Neden başka gazeteler yapmıyor da sadece Hürriyet gazetesi yapıyor? Adına yakışmayan şeyler bunlar. Öğleden sonra sizin için ''O adam mı o yazar mı (şu an tam hatırlamıyorum) özür diledi'' diye başlık atmışlar. Bu kadar da olmaz. Sizin art niyetsiz yazdıklarınız nerelere çekildi. Bence şimdi de onlar sizden bu başlıktan dolayı özür dilemeli. İnsan neden yazar olur? Köşesinde düşüncelerini yazmak için. Neden başka gazeteler Ayşe Arman'ı köşesinde yazdığı özel hayat hikayelerinden dolayı eleştirip yerden yere vurmuyor? Kimse onun özel hayatını merak etmiyor. Ayşe Arman bir kaç ay öncesine kadar sürekli özel hayatını, kocasını, ilişkilerini, kızını yazıyordu. Arada yazdığı sosyal yazıları söylemezsek haksızlık etmiş oluruz. Şimdi sizi bir yazınızdan dolayı linç ediyorlar. Bu tepkimi onların köşe yazarlarına da yazarak dile getireceğim.
Biz sizin Hanımın Çiftliği dizisinde Güllü karakterinin şamar oğlanı gibi dayak yemesine ne kadar isyan ettiğinizi biliyoruz. Bunun gibi yüzlerce örnek var. Hürriyet bunların hepsini unuttu bir yazınıza taktı. Onları destekleyen yazarları ve ünlüleri de biz kınıyoruz. Sizi seviyoruz. Yüreğinize sağlık." (
Leyla Akçul)
"BİR DENEY ÖNERİYORUM"
* "Sızı özellikle seven ve okuyan biri değilim ama şu kadın sporcularla ilgili tepki uyandıran yazınızı gördüm ve altına imzamı atarım. Amerikalı kızın videosunu da seyrettim. Olayın spor sutyeniyle falan alakası yok. Jimnastikçiler, yüzücüler, atletizmcilerin vücutları erkek vücudundan ayrılmayacak kadar deforme oluyor. Bakın bir test öneriyorum: kadın sporcu resimlerini, kafalarını kapatarak insanlara gösterip sorun, 'Kadın mı erkek mi?" Emin olun, çoğunluk bu kadınları erkek sanacaktır. Size 'Meme görmek istiyorsan striptiz kulübüne git' diyenleri de kınıyorum. Siz 'Bu kadınlar neden güzel değil, zevkime hitap etmiyorlar' demiyorsunuz ki. Siz sadece 'Bu kadınların vücudu deforme oluyor' diyorsunuz -ki bu da mutlak doğru ve hatta önerdiğim deneyle bilimsel olarak da kanıtlanabilir. Lütfen haklı olduğunuz bır konuda özür dilemeyin." (
Leyla Evren)
"AÇIKLAMA YAPMANIZA BİLE GEREK YOK"
* "Merhaba... Okur musunuz bilmem ama bilmenizi istediğim bir şey var: Olimpiyatlarda yarışan kadınlarla ilgili ilk yazınızı da okumuştum ve daha önce sizi takip etmiyor olsaydım da ne demek istediğinizi gayet iyi anlardım. Gayet açık ve netti. Kendinizi üzmeyin, eminim eleştirenler de ne anlatmaya çalıştığınızın gayet farkında. Ortalama zekaya sahip ve kötü niyetli olmayan her insanın doğru anlayabileceği bir yazıydı. Başkalarının üzerinden farkındalık yaratmaya çalışan ucuz insanların, kötü niyetli yorumlarını dikkate alıp, bugünkü açıklamayı yapmanıza bile gerek yoktu. Hoşçakalın." (
Aynur Çiftçi)
"TEPKİLERİ BİLE ERKEKSİ"
* "Uzun zamandır yazılarınızı takip eden biri olarak söylemek istediğinizi gayet iyi anladığımı düşünüyorum. Ayrıca size katılıyorum. Hanımlar vücut geliştirme sporunda daı aynı şekilde bir görüntü oluşturmuyor mu? Ayrıca, velev ki söylediklerinize itiraz ediyorlar; bu tepki neden? Onları rahatsız eden şey ne? Gülüp geçmek de bir tercihtir... Kadınlar maalesef giderek erkekleştirilmeye çalışılan yanlarını fark etmeyip, sürekli itiraz ettikçe, tepkileri bile çok erkeksi kalıyor. Hanım nezaketi ve zarifliği diliyorum hepsine... Kolaylıklar..." (
Tuğba)