Allah ömür verirse, yıllar sonra kendimi torunlarıma hikayelerimi anlatırken hayal ediyorum. "Biz ne günler geçirdik, siz bilmezsiniz" diye başlayıp şöyle devam edeceğim:
"Yıl 1974... Bizim ordu Kıbrıs'a çıkmış. Biz akşamları evde karartma uyguluyorduk. Perdeleri sıkı sıkı kapatıyorduk ki, düşman uçakları gece karanlığında şehri bulamasın.70'li yılların sonunda bu ülkede her gün 30-40 kişi kahvehanelerde taranarak ölürdü. Ben lise yolunda üç ayrı örgütün militanlarının yol soruşturmasından geçerek okula gidebiliyordum. Sonra, 1979'da Kahramanmaraş'ta insanları evlerinde katlettiler. Kara bir gündü. Tam üniversiteye başlayacağım ayda 1980 darbesi oldu. Mavi bereli komandoların çapraz tutuşla nöbet tuttuğu üniversite amfilerinde okudum ben. 1987'de askere gitmeye hazırlandığım günlerde Çernobil'de nükleer santral infilak etti. Bakan çay içti "Bir şey olmaz" diye. Bize askerde yemekten sonra fındık verdiler. Askerde ilk kez fındık dağıtılıyormuş meğer, kimseye satamadıkları için... Sonra 1989'da Berlin Duvarı yıkıldı. Tüm dünya özgürleşecek sandık. Nerdeeee... Ardından 1991'de Körfez Savaşı patladı. Sabah uyandık, televizyonda 'naklen savaş' vardı. Bağdat'ın üzerinde bombalar... Balkona sinmiş NBC muhabiri anlatıyordu manzarayı. 1993'e geldiğimizde Madımak kabusu çöktü memlekete. 35 ozanımızı diri diri yaktılar. Donduk kaldık. 1999 da en kara yıllarımızdan biriydi. Marmara bölgesinde bir deprem yaşadık ki aman aman... Yeşilköy'deydim. Yattığım yerden odamın duvarlarının köşelerinin 90 dereceden 120'ye açıldığını gördüm. Küvet yerinden fırladı. Bütün camlar kırıldı. Apartmanın bacası yıkıldı. Bütün bina 8 derece yan yattı. 30 bin insanımızı kurban verdik o depreme... Derken içeride terörü iyice azdırdılar. Büyük kentlerin meydanlarında, statların önünde, tren garlarında bombalar patlatıp yüzlerce masum insanı öldürdüler. Siyasi kumpaslar başladı sonra. 17-25 Aralık 2013'de hazırladıkları tuzaklarla sivil darbeye giriştiler. 2014 yılında bir büyük acı daha yaşadık. Soma'da grizu patladı. 301 madencimizi kurban verdik göçüğe... Bakanlara rüşvet komplosu kuranlar baktılar ki olmuyor, 15 Temmuz 2016'da, yani annenizin doğumundan 15 gün önce askeri darbeyi denediler. El ele, yürek yüreğe püskürttük hainleri. Yenilen düşman, Esad ve terör örgütlerinin marifetiyle güneydoğu sınırlarımızdan yüklendi bu kez. Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Dalı harekatlarıyla 2019 ve 2020'de dünyayı başlarına geçirdik. Zaferimizi kutlamaya bile fırsat bulamadan aynı yıl bu kez koronavirüs denilen bir belaya uğradık..."
O sırada büyük torunum, küçük olanı dirseğiyle dürtüyor: "Bizim ihtiyar bunadı iyice... Bak şimdi de çekirge istilası ve göktaşı çarpması masalını anlatacak..."
Torunlarımı suçlayacak halim yok. Ben duysam, ben de inanmazdım...
Sahiden, bizim nesil neleri sığdırdı ömrüne yahu...
ŞİMDİ ANLADIK MI?
Özgürce dolaşabilmenin, kafeteryada dostlarla kahve muhabbeti yapabilmenin, dilediğimiz an konu komşuyu ziyaret edebilmenin, vitrinde görüp beğendiğimiz bir elbiseyi içeri girip deneyebilmenin, çocuğumuzu oyun parkına götürebilmenin, sinemaya/ tiyatroya gidebilmenin ne büyük bir lüks, ne mübarek bir nimet olduğunu şimdi daha iyi anladık mı? Kaybetmeden önce değerini bilelim. Öncelikle de hayatın...
GAF KÜRSÜSÜ
Halk TV'de konuşan CHP'li Hüsnü Bozkurt, Cumhurbaşkanı Erdoğan için "Üçüncü köprüyü ben yaptım diyorsan, koronavirüsün sorumlusu da sensin" diyerek saçmalamada zirve yaptı.
ZAP'TİYE
Doktor Mehmet Öz "Virüsten korunmak için bol bol seks yapın" dedi. Ukrayna Devlet Başkanı vatandaşlarına seslenip "Ev karantinası, nüfusumuzu artırmak için fırsattır" diye konuştu. Bu virüsü, dünya nüfusunu azaltmak için kasıtlı olarak yaydılarsa, yanlış hesap yapmışlar.
NE DEMİŞ?
"Aslında evde pek de sıkılmıyor insan. Ama aynı marka iki tane bir kilogramlık pirinç paketlerinin birinde 7645, diğerinde 7840 adet pirinç olması insanın canını sıkıyor." (Sosyal medyadan)