Yıllardır moda dünyası dev bir dönüşümün içinde. Hepimizi daha çok tüketmeye teşvik eden hızlı moda akımı artık tarih oldu. Son iki yılımıza damga vuran ve hâlâ süren pandemi, bize modanın, giyinmenin bambaşka bir perspektiften bakılması gereken bir konu olduğunu bir kez daha gösterdi. Tüm dünya pamuk, keten, ipek ve yün gibi doğal materyallere, örgü ve tığ gibi çoğumuzun belki de büyüklerinden gördüğü el işlerine yöneldi. Bu yöneliş, moda dünyasının devleri diyebileceğimiz modaevlerinde de hissedildi.
DÜNYA PODYUMLARINDA...
Son iki yıldır Fransız, İtalyan dev modaevleri, el işlemeleriyle bezenmiş kıyafet, aksesuarlar ve doğal kumaştan tasarımlarıyla dünya podyumlarında arz-ı endam ediyor. Yavaş yavaş örgüler, işlemeler, nakışlar, patchwork'ler, tığ işleri giyinme odalarımıza giriyor... "Peki kumaşın, dokumanın, desenin, rengin, işlemenin, el işlerinin dünyadaki yerini kabul edelim, Anadolu topraklarında neler oluyor?" diye soruyorsunuzdur, eminim. Kararlı adımlarla güzel gelişmeler yaşanıyor diyebilirim... Özellikle tasarımları dünyanın dört bir yanında satılan tasarımcılarımızın koleksiyonlarında Anadolu'dan ne kadar çok ilham aldıklarını biliyoruz... Şimdi Türkiye'de modanın en önemli ayakları olarak kabul edebileceğimiz isimler, Türkiye Dokuma Atlası Projesi için güç birliği yaptı. Anadolu'nun geleneksel dokumalarının aslına uygun olarak yeniden üretilerek, modern tasarımlarla dünyaya tanıtılmasını amaçlayan ve moda ve tekstil tarihimiz açısından bir mihenk taşı kabul edilebilecek olan bu önemli proje, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayelerinde yürütülüyor.
'PROJE ÇOK ANLAMLI'
Defilede beyaz ipekli ve taşlarla bezenmiş tasarımlarıyla en çok konuşulan isimlerden biri Nedret Taciroğlu'ydu... Defile sonunda konuşma şansı yakaladığım Taciroğlu, "Böyle bir projenin içinde yer almak, Türkiye'nin sesini Türk kumaşlarıyla duyurmak en büyük arzum. Anadolu'nun dört bir yanından birçoğu yok olmak üzere olan dokuma, bu projeyle hayata döndürülüyor. Çorbada bir nebze de olsa tuzum varsa ne mutlu bana. Üç parçalık bir koleksiyon hazırladım bu defile için; Hatay ipeği, Ödemiş ipeği, ipek ve pamuk ikat tekniğiyle dokundu. Nakışlarda ottoman, telkari, bronz ve swarosvki taşlarla art-deco çizimler kullandık" dedi. Defilede tasarladığı gece kıyafeti çok beğenilen Dilek Hanif, "Bu projeyi çok anlamlı buluyorum. Bu konunun çok içindeyim çünkü bir süredir Anadolu'yu geziyor ve yöresel kumaş ve dokumalar üzerine çalışıyorum. Çok da inandığım ve ilerleyen dönemde çok daha iyi yerlere geleceğini düşündüğüm bir proje. Ben iki parça hazırladım. Biri Hatay ipeğinden bir kaftandı. Diğeri de kutnudan bir gece kıyafeti tasarladım. Bizim doğal kumaşlarımız, dokumalarımız, el işlerimiz inanılmaz güzel. Herkesin gardırobuna bizden bir şeyler girebileceğini düşünüyorum. Bu çok önemli bir adım" diye konuşuyor.
SİMAY BÜLBÜL
SANDIKLARDA KALMAMALI
Bir tasarımcı olarak yıllardır, yitik ve eski dokuma kumaşlarla çalışıyorum. Bu proje tekstil ve moda dünyasındaki en önemli projelerden biri. Geçmişimize sahip çıkamadığımız sürece geleceğe adım atamayız. Her şehrin kendi el dokuması, bezi ve kumaşı var. Maalesef bunların büyük kısmı sandıklarda kalmış ve yitik. Sahip çıkmalıyız.
ARZU KAPROL
GENÇLERE İLHAM OLACAK
Geleneğin geleceğe taşınmasında, Olgunlaşma Enstitüleri'nin öncülük ettiği bu çalışma çok kıymetli. Türk tasarımcılarının, ülkenin milli değeri olan kumaşları kullanması ve bunu güncel koleksiyonlarına uyarlaması, bu geleneği sürdürecek ustalara ve yeni jenerasyona taşıyacak olan gençlere ilham olacak.
GÜL AĞIŞ
YURT DIŞI İÇİN DE KULLANDI
Türkiye Dokuma Atlası Olgunlaşma Enstitüsü ile birlikte Anadolu'muzun unutulmaması gereken, kıymetli dokumalarını tasarımlarımızda kullanarak çağdaş yaşam döngüsünde yer alması için çalıştık. İlk koleksiyonlarımdan beri tasarım dilimde kullandığım Türk kültürü ögelerini yurt dışında satışta olan tasarım parçalarımızla birleştirmek oldukça keyifliydi.