Valla hiç bu saçma ilişkiler ağını masaya yatırıp tartışasım yok. Efendim 'Allah De Ötesini Bırak', 'Bana Allah Yeter' ve 'Allah'a Koşun' kitaplarının yazarı Uğur Koşar, besbelli karısını fena halde kızdırmış! Ki ben buradan tüm erkeklere seslenmek istiyorum: Ne yapın edin, havaya girmeyin, eşinizi çantada keklik zannetmeyin, damarına basmayın ve sabrını zorlamayın!
Çünkü tahammülü sona ermiş, üzüntüler denizinde yüzmekten tükenmiş, onuru kırılmış kadın kısmının intikamı çooook acı oluyor! Erkeği sadece evinden değil, işinden ve itibarından da edebiliyor.
PARAYI BULAN KOCA
'Allah De Ötesini Bırak' kitabıyla rekorlar kırıp yurdumun en çok kazanan yazarı olan Uğur Koşar, karısı Gülsen Koşar'ın anlattığına göre ilkokul mezunuymuş. İnternetten bulduğu bilgileri derlemiş, toplamış, kendisini guru yapmış. (Ki bu tarz gurular gırla...) Yazdığı kitaplar çok satmış. Ahh şu çareyi dışarıda, mutluluğu başka insanların iki dudağının arasında arama hastalığımız yok mu! Kimleri kimleri, nerelere getirdi... Neyse, devam...
O kitaplar yazılırken eş Gülsen Hanım, evi geçindirmiş. Daha sonra şöhreti ve parayı bulan koca da eşini aldatmaya başlamış.
Klasik bir hikaye, n'aber! İddialar böyle, gözümle görmedim. Şimdi Uğur Koşar da karısını kendisini aldatmakla ve başka erkeklerle mesajlaşmakla suçluyor.
Çocuklar ise annenin tarafında; babalarının annelerini defalarca aldattığını, annelerinin de onu kıskandırmak için başka erkeklerle mesajlaştığını söylüyor. ('Göze göz, dişe diş de ötesini bırak' stili.)
Böyle içine girmek istemeyeceğiniz, kimin haklı olduğunun gram öneminin kalmadığı berbat bir tablo yani. Belli ki ailece Allah demiş, ötesini bırakmışlar.
BİZE DERS OLSUN
Peki bu konu beni niçin ilgilendiriyor? Şunun için: Kimleri nerelere koyduğumuzun, nasıl taçlandırdığımızın farkında mısınız? Bu kitapları yazan, insanların hayatına rehberlik etmeye kalkışmış, seminerler veren, umutsuz ve acılar içindeki kişilere terapiler yapan birinin böyle bir yaşamı olması, ailesinin bu kıvama gelmesi sizce normal mi? Olması gereken bu mu?
Adama kalkıp 'Sen önce kendi hayatına çekidüzen ver, sonra bize akıl ver' demezler mi? 'Bunca öğütlediklerini bir gün yapmayı denemedin mi arkadaş?' çekmezler mi? 'Sen ne işsin usta?' diye sormazlar mı?
Uğur Koşar'ın durumu, obez diyetisyen misali. Zayıflamak için obez bir diyetisyene gitmeyeceğimize göre, niçin her çıkan kişisel gelişim kitabını umut kapısı yapıyoruz? Niçin her 'Guruyum' diyene koştura koştura, varımızı yoğumuzu adaya adaya gidiyoruz?
Alın işte; biraz aklını kullanan biri, internetten ve eski kitaplardan topladığı bilgilerle milyonlarca kitap satabiliyor. Dön adamın hayatına bak, skandallar içinde...
Demem o ki, bu da bize ders olsun. Önümüze geleni idolleştirmekten, guru peşine düşmekten, çaresizliğimize çaresizlerle çare aramaktan vazgeçelim artık.