Şu sıralar atv'de yayınlanan 'Bu Şehir Arkandan Gelecek' dizisinde rol alan Kerem Bürsin'in 30 yıllık hayatı son derece renkli geçmiş. Esquire dergisinin sayfalarına taşıdığı oyuncu, 10 aylıkken babasının işi dolayısıyla önce Avrupa'ya gitmiş, ardından Orta Doğu ülkeleri ve en sonunda da ABD'de yaşamış. Bir petrol şirketinde üst düzey yöneticilik yapan mühendis bir baba ve hayatını ağırlıklı olarak sosyal yardım projelerine adamış bir annenin ikinci çocuğu. Anlayacağınız klasik bir çekirdek aile. Hem de birbirine öylesine bağlı, birbiriyle öylesine ilgili. Aile, 2000 yılında, en çok etkilendiği ve hayatının şekillendiği yer olan Teksas'a taşınmış. Ortaokul ve liseden sonra Bürsin, üniversite için Boston'a gitmiş. Üniversitenin son yılını da Los Angeles'ta okumuş. Oyuncu, hayatında bu kadar etkili olan anne ve babasından neler öğrendiğini şöyle anlatıyor: "Annem sürekli sosyal sorumluluk projelerinde yer alırdı. Teksas'ın en büyük kanser hastanesinde çalışırdı. Daha küçükken marka düşkünü olmamayı, kimsesizlere yardım etmeyi öğretti annem. Lisede haftanın üç günü, şiddet görmüş çocuklarla vakit geçirirdim. Onlarla sinemaya giderdik, birlikte yemek yerdik." Yakışıklı oyuncu farklı kültürlerin içinde yıllarca yaşayan biri olarak, yurt dışında yaşamanın kendisine kattıklarıyla ilgili de şöyle konuşuyor: "Fikri, inancı ya da kültürü ne olursa olsun; sizden farklı olanlarla bir arada yaşamayı öğreniyorsunuz. Mesela Teksas'ta en yakın arkadaşımın babasının nerede olduğu belli değildi, annesi de bir süpermarkette kasiyerdi. Babası büyük bir şirketin CEO'su olan bir arkadaşım, okuldan sonra pizzacıda çalışırdı."
'EN KÖTÜ MARANGOZLUK YAPARIM'
Bürsin, oyuncu olmaya çocukluğunda karar vermiş. O günlerde yüzme takımındaymış. Ancak gerek sabahın erken saatlerinde katılması gereken antrenmanlar, gerek derslerinin yoğunluğu yüzünden yüzmeyi bırakmış. Zaten o günlerde kendisine göz kırpan oyunculuk, onu en çok heyecanlandıran unsur olmuş: "Lisedeyken seçmeli olarak oyunculuk dersi alıyordum. Ve öğretmenim benden bir oyun için deneme çekimi yapmamı istemişti. O deneme çekiminden sonra başrolü kapmıştım." Başlarda ailesi mırın kırın etmiş, özellikle babası onun kendisi gibi mühendis olmasını istemiş: "Oyunculuğun garantisi olduğuna inanmıyorlardı ama onları anlayabiliyorum; ben de çocuğumun sürünmesini istemem." Genç oyuncu, hayatını idame ettirebilmek için aklınızın ucundan geçmeyecek işlerde çalışmış. Ailesinden habersizce bir gece kulübünün kapısında korumalık, ünlü oyunculara şoförlük yapmış, spor salonlarında kirli havlu bile toplamış. Hayatının yaklaşık dört yılı bu şekilde, kendi deyimiyle 'sürünenek' geçmiş. Hatta bir dönem işsiz bile kalmış. Los Angeles'a taşındıktan altı ay sonra bir fast-food reklamında rol almış. Bunun ardından üç ay sonra Meksika'da çekilen bir filmde başrolü kapmış. Bürsin'in baba topraklarına dönmesi, kuzeninin düğünü vesilesiyle olmuş. Bu son gelişinde İstanbul'dan çok etkilenmiş, en çok da 'evde' olduğunu hissetmiş: "İnsanlara Kerem nasıl telaffuz edilir diye beş bin kez anlatmak zorunda kalmamak çok güzel bir histi. 'Kreyymm ve Keriyym'den sonra bir defasında 'Kerem'i duymak çok hoşuma gitmişti." Bürsin, yaşadığı kimlik karmaşasını da şöyle anlatıyor: "Bir yandan ABD'de bir proje çıksa da bir Türk olarak oyunculuğumu konuştursam diye bekliyordum, diğer yandan kanının son damlasına kadar Türk'sün ama hayatın boyunca yurt dışında yaşamışsın, Türkiye'de seni kabul edecekler miydi? Tabii o günlerde Türkiye'ye yerleşmek aklımın ucundan bile geçmiyor... Oyunculuk üzerine bir müddet daha deneyip en kötü ihtimalle marangozluk yaparım diye düşünüyordum."
EN YAKIN ARKADAŞINI KAYBETMİŞ
Türkiye'ye kesin dönüş yapma kararını vermesine acı bir hayat deneyimi sebep olmuş. Bürsin, en yakın arkadaşını bir trafik kazasında kaybetmiş: "O kazadan sonra hayatımı bir kez daha sorgulamaya başladım. Aslında ne kadar değerli olduğumuzu düşündüm. Evet, oyuncu olmak istiyordum, sevdiğim işleri yapıyordum ama hayatım da bir şekilde hızlıca elimden kayıp gidiyordu. Hızlıca Türkiye'ye gelme kararı aldım. Türkiye'ye gelip üç gün sonra Burdur'da askere gittim." Askerlik sonrası oyunculuk yapıp yapmama konusunda kararsız kalır. O günlerde ABD'den bir telefon gelir ve Çin'de çekilecek bir filmden teklif alır ve teklifi kabul eder. Çin'den döndükten birkaç ay sonra kafasında yeniden ABD'ye dönme planları oluşmaya başlamış: "ABD'ye bir kez daha gidip İstanbul'a geri döndüğümde beni bir yapım şirketiyle tanıştırdılar. Böylece 'Güneşi Beklerken' adlı projeye dahil oldum."
'ALİ SMITH' İÇİN BİR YIL ÇALIŞMIŞ
Şu sıralar 'Bu Şehir Arkandan Gelecek'in 'Ali Smith'i olarak izlediğimiz Bürsin, bugüne kadar canlandırdığı karakterlerden çok farklı bir tipe hayat verdiği için son derece mutlu: "İnsanların her hafta evine girip misafir oluyorsun. Dolayısıyla merak ediliyorsun. Bu rolüme kadar hep şımarık ve kötü kişileri canlandırdım. İzleyici için olumlu yönde de etkili olacak rollere hayat vermekten yanayım. Anlatmak istediğimiz hikayenin alt metninin bir başarı için mücadele vermesi, oyuncu için heyecan verici. Dolayısıyla da 'Ali Smith'in özgür olması ve daha sonra göreceğimiz travmalı karakteri çok ilgimi çekiyor." Bürsin, bir oyuncu olarak kendisini zorlayan karakterleri canlandırmayı çok seviyor. Bu rol için de bir yılı aşkın bir süre çalışmış.
'O KADAR KİMSESİZ ÇOCUK VAR Kİ , BİRİNİ EVLAT EDİNEBİLİRİM '
Kerem Bürsin, iki yıldır kendisi gibi oyuncu olan Serenay Sarıkaya ile birlikte. Dışarıdan baktığımızda sevgilisine son derece aşık bir adam. Ancak hayatta tek başına kalamamakla ilgili bir sorunu da yok: "Hayatımın hiçbir döneminde yalnız kalmak gibi bir endişem olmadı. Yalnız kalmayayım diye de atmadım adımlarımı... Her zaman tek bir tercihim oldu; o da yaşadığım ilişkinin gerçek olması." Bu arada kalabalık aileler tam ona göre, çocukları çok seviyor. Oyuncu "Bu arada illa kendi kanımdan canımdan olmasına da gerek yok, evlat da edinebilirim. O kadar çok kimsesiz çocuk var ve dünya da zaten yeterince kalabalık ki, seve seve evlat edinebilirim."
'EKRANDA GÖRDÜĞÜNÜZ KEREM IŞIKÇININ YARATTIĞI BİR ADAM'
Ünlü oyuncu, hemen hemen her yerde söylediği gibi kendisini yakışıklı bulmadığını bir kez daha tekrar ediyor: "Sizin gördüğünüz Kerem; ışıkçının, makyözün ya da fotoğrafçının yarattığı bir adam." Zaten yakışıklı olup olmamakla ilgili bir derdi de yok. Bir insanın enerjisinin, karizmasının ve ışığının olması ona göre daha önemli. Hatta ona göre aslolan insan olabilmek.
'50 YAŞINA GELDİĞİMDE YÖNETMENLİK YAPABİLİRİM'
Bürsin, bir gün yönetmen koltuğuna oturup oturmayacağıyla ilgili şöyle konuşuyor: "Bir hikaye oluşturmak ve yapımcı olmak da merakımı uyandırsa da 50'li yaşlarıma geldiğimde yönetmen koltuğuna oturmak isterim doğrusu."