Yılmaz Bayraktar, Bi' Başka'da, Almanya'daki oyunculuk kavramıyla Türkiye'deki oyunculuk kavramını da karşılaştırdı. Oyuncu, sektörde Türkiye'nin Almanya'ya göre daha cesur olduğunu vurgulayarak "Türkiye'de sürekli yeni yüz görmek istiyorlar. Almanya yeni yüzlere açık değil. Türkiye'de çok daha fazla dizi çok daha hızlı bir şekilde üretiliyor. Almanya'da sette çok beklediğim oluyor. Sürekli prova yapılıyor. Türkiye'de olsam "Yeter abi be, çekelim işte be" derlerdi diye aklıma geliyor :) Almanya'da 'Biz Türkiye'de 150-160 dakikayı 6 günde çekiyoruz' dediğimde inanmıyorlar. 90 dakikayı bir ayda çekiyor onlar" dedi.
Pandemide neler yaptın? "Kendimi geliştirdim" diyenlerden misin yoksa "hayattan soğudum, hiçbir şey yapamadım" diyenlerden mi?
İkincisi değilim :) Ben elimdeki olanakları sonuna kadar kullanmaya çalışan ve her türlü durumu iyiye çevirmeye çalışan bir insanım. Pandemi sürecinde evde kendi spor ekipmanlarımla bol bol egzersiz yaptım. Kendime ait bir terasım da var. Temiz hava da alabiliyorum. O yüzden pandemi benim için çok bir şey ifade etmedi. Sadece yüz yüze ailemi görme konusunda sıkıntılar yaşadım. Ama görüntülü konuştuk bol bol. Ama kucaklaşamamak kötü oluyor. Tüm ev işlerimi de hafta sonuna karantinaya bırakıyorum.
"TÜH! AKINCI'YI VERMİŞLER, DEDİM"
Akıncı serüveni nasıl başladı? Komiser Cüneyt karakterinin seni en zorlayan özelliği ne oldu? En cezbedici özellik neydi peki?
Nisan ayında Veli Çelik hocamızla görüştüm. Aradığında "Sana bir senaryo yollamak istiyorum. Okuduktan sonra tekrar görüşürüz" dedi. Oturdum senaryoyu okudum. Ve baktım ki bir kahraman hikâyesi, Marvel gibi. Türkiye için bir ilk. Tabii Hakan: Muhafız vardı ama o daha farklıydı. Kıyaslamıyorum iki projeyi. Akıncı'yı okurken güzel figürler gördüm içinde. Bizim ülkemizin de bir kahraman hikâyesini barındıran bir işi olması gerekiyordu. Çok geç kaldık hatta. Senaryoyu okurken hangi karakteri bana göre düşünüyorlar acaba diye sordum kendime. Her karakterde acaba olabilir mi dedim? Tüh dedim "Akıncı'yı vermişler" :)
Bir günde okudum projeyi. Ertesi gün Veli hocayla yeniden görüştük. Sevip sevmediğimi sordu. Çok beğendiğimi söyledim. Kahraman hikâyesi olmasının yanı sıra aksiyon sahnelerinin olması da beni çekti. "Yağız'ı mı oynayacağım?" dedim. Genelde Türkiye'de beni zengin oğlu karakterlerine yakıştırıyorlar. Neden? :) Yağız olmadığımı öğrenince Köksal mı acaba diye düşündüm. Ama o da daha orta yaşlarda biri olacaktı. Veli hoca "Cüneyt'i düşünüyorum" dedi. Ben de şaşırdım. "Neden Cüneyt?" dedim. "Senin hesabında bir fotoğraf gördüm. O fotoğraftaki halin tam benim kafamdaki Cüneyt karakteri" dedi. Türkiye'de bu tip vahşi karakterler genelde karakaşlı kara gözlü olur. Bu karakteri oynayacağım için kendi adıma çok sevindim. Çünkü önceki projelerimde böyle bir karakter oynamamıştım. Karakter bana zorluk çektirmedi. Ben zor mu kolay mı diye düşünmüyorum. Senaryoyu okuduğumda karakterimin analizi yapıyorum. Karakterin geçmişi ne geleceği ne? Onlara bakıyorum. Buralardan yola çıkarak kendime bir hayvan arıyorum, karakteri benzetmek için. Cüneyt'i kara pantere benzettim. Sessizce geliyor, karanlıkta kalıyor ve vahşi çünkü.
Akıncı'nın seti eğlenceli midir?
Ben her bir oyuncuyla anlaşırım. Onlardan da duyabilirsiniz. Şükrü Özyıldız ve Büşra Develi başrolü oynuyor. Bizim pek fazla sahnemiz olmuyor. Tek tük oluyor. Zaten onlar sahnelerini çektikten sonra gidiyorlar. Biz de kendi oyunlarımızda birbirimize kaş göz yapıyoruz diğer oyuncu arkadaşlarımla, birbirimizi güldürmeye çalışıyoruz :) Erkan Bektaş abimi çok seviyorum. Çok iyi bir oyuncu çok iyi bir insandır. Sermet Yeşil abimi de çok seviyorum. O da çok profesyonel ve çok iyi bir oyuncu. Büyük keyif onunla oynamak. Aynı karavanı paylaşıyoruz bir de. Sohbet ediyoruz birçok farklı konudan. Güzel bir sahne öncesi sarılırız, bitince yumruk yumruğa vururuz :)
Almanya'da oyunculuk yaptınız mı?
Almanya'da konservatuvar eğitimi aldım. Orada genelde tüm sene boyunca 12 öğrenci eğitiyorlar. Ardından tiyatroda sahne aldım. Birkaç sene sonra Türkiye'den çağırdılar, Tatar Ramazan projesi için. Ben de Türkçemi geliştirmek istiyordum. Çünkü Türkçem çok kötüydü. Senaryo ezberleye ezberleye insanlarla konuşa konuşa geliştirdim.
"TÜRKİYE ÇOK DAHA CESUR"
Almanya'daki oyunculuk tanımıyla Türkiye'deki oyunculuk tanımını karşılaştırmanı istesem? Hangi farklılıklardan bahsedersin?
Bence Türkiye çok daha cesur. Sürekli yeni yüz görmek istiyorlar. Almanya yeni yüzlere açık değil. Kemikleşen bir oyuncu castı var. Türkiye'de çok daha fazla dizi çok daha hızlı bir şekilde üretiliyor. Almanya'da sette çok beklediğim oluyor. Sürekli prova yapılıyor. Türkiye'de olsam "Yeter abi be, çekelim işte be" derlerdi diye aklıma geliyor :) Almanya'da "Biz Türkiye'de 150-160 dakikayı 6 günde çekiyoruz" dediğimde inanmıyorlar. 90 dakikayı bir ayda çekiyor onlar.
Yeni bir projeye başlarken en büyük korkun veya çekincen ne olur?
Hiçbir şeyden çekinmem. Korku içerisinde yaşamam. Korkuyu sevmem. Aslında korkunu yenip cesaretle yola çıktıktan sonra mucizeler üzerine düşmeye başlıyor.
Bundan sonraki projelerinde özellikle canlandırmak istediğin bir karakter tipi var mı?
Var. Şizofrenik bir karakteri oynamayı isterim. Bir tarafta manyak bir seri katil olup diğer tarafta komşuları arasında çok sevilen çok sempatik birini oynamayı isterim.
Sette tüm ekibin eğlendiği oyunculardan mısın yoksa kapris yapan oyunculardan mı?
Ben genelde kapris yaparım :) Kimseyle konuşmam :)
"ÇOK İYİ BİR OYUNCU OLMAK İSTİYORUM AMA KİMSE BENİ TANIMASIN"
Sahip olduğun ünden memnun musun? Sence dezavantajları nedir ünlü olmanın?
Bence ünlülük değil bu iş. Ben ünü hiç sevmiyorum. Arkadaşlarıma hep onu söylüyorum: Çok iyi bir oyuncu olmak istiyorum ama kimse tanımasın beni. Hiçbir zaman ünlü olmak için bu işi yapmadım. En büyük hedefim çok iyi bir oyuncu olmak. Dışarıda rahat rahat da gezemiyorsun. İnsanlar beni tanıyıp sevindiklerinde ben de seviniyorum tabii. Ama oyunculuk ünlü olmak için yapılan bir iş değil bence.
Sevdiğin, ilgiyle takip ettiğin oyuncular kim?
Robert De Niro, Denzel Washington, Christian Bale. Türkiye'den de Haluk Bilginer. Hollywood havası var.
"ARAS BULUT İYNEMLİ'Yİ ÇOK BEĞENİYORUM"
Yeni nesil oyunculardan kimleri beğenerek takip ediyorsun?
Aras Bulut İynemli'yi çok beğeniyorum. Bazı insanlar ilk projelerinde o kadar egolu ve starmış gibi davranıyorlar ki kendilerini kaybediyorlar. Kendileri de kaybediyorlar. İstisnalar her zaman vardır. İyi nesil de geliyor ama arada ünlü olmak için oyunculuk yapan kesim de var.
Yılmaz Bayraktar'ın bir günü nasıl geçer? Sosyal hayatta nasıl biridir? Nasıl bir arkadaştır, sevgilidir?
Toprakla uğraşmayı çok severim. Terasımda bahçem var. Ekerim biçerim. Paletler bulurum, onlarla uğraşırım. Terasıma oturma takımı yaptım paletlerle. Sağlıklı beslenirim, spor yaparım.
Bugüne dek çalışmaktan en keyif aldığın oyuncu kim?
Erkan Bektaş abim.
"ALMAN KOMŞULARIM AKINCI'YI TAKİP EDİYOR"
Sosyal medyadan aldığın en saçma yorum neydi?
"Abi neden İngilizce yazıyorsun?" diyorlar. Birçok farklı ülkeden arkadaşım var. Ortak dil İngilizce. O yüzden İngilizce yazıyorum. Berlin'deki komşularım Akıncı'yı takip ediyor. Sadece duygulardan takip edip telefon açıyorlar bana "Çok heyecanlıydı. Ama tam anlamadık, ne yaptınız orada?" diyorlar.
Bugüne kadar en içine sinen, en mutluluk duyduğun işin hangisiydi?
İftarlık Gazoz. İkinci olarak da Akıncı.
"5 ALMAN DAKİKASI MI, TÜRK DAKİKASI MI?"
Seni en çok sinirlendiren şey nedir?
Biriyle sözleştiğim şeyin tam tersi yapıldığında sinirlenirim. İftarlık Gazoz'da öyle bir anım vardı. Yüksel abi eniştesi Erkan abiden traktör dersi almamı istedi. Aradım Erkan abiyi, ertesi gün 2'ye sözleştik. Almanya'da zaman çok önemli. Geç kalamazsın asla hiçbir yere. Erkan abiyi aradım arkadaki "Kahvehaneye git, çay iç. Ben geliyorum" dedi. Gittim çayımı içtim. Erkan abi yine yok. Yeniden aradım. "5 dakikaya geliyorum" dedi. "5 Alman dakikası mı Türk dakikası mı?" dedim. Meğer tarlayı sürüyormuş, bitince geldi. Saat 4'te geldi.
En büyük çılgınlığın?
Kimsenin istememesine rağmen oyuncu olmam.
Bir ilişkinin içindeyken en berbat özelliğin ne olur?
Çok düzenliyim. Etraf darmaduman olunca kafam da darmaduman oluyor.