Hıncal Abi'nin (Uluç) medya yazıları da keyifle okunuyor. Duayen bir köşe yazarı olduğu için eleştirisi de, övgüsü de merak uyandırıyor.
Ama Hıncal Abi bazen medya yazılarını abartıyor.
Örneğin önceki gün yazdığı 'Ahmet Hakan'a neler oluyor?' başlıklı neredeyse yarım sayfa büyüklüğündeki destansı yazı, bu abartının en taze örneğiydi. Meğer daha önceki uzun Ahmet Hakan yazıları artçı şoklarmış!
HINCAL ABİ NE YAZDI?
Hakan bile genel yayın yönetmeni olduğu gazetesinde, kendisi ya da gazetesi hakkında bu kadar uzun yazmamıştır! Hıncal Abi, Hakan'ı eleştirirken bile onun buram buram Hürriyet reklamı kokan yazısını kendi köşesine kopyalamıştı.
Hıncal Abi sanki, güya 'büyük değişimi' Hürriyet'in yazı işleri toplantı masasından takip ediyormuş gibi bir algı yarattı.
Evet, Hıncal Abi'nin yazılı basın geleneğine sahip çıkmasını anlıyorum ama sonuçta Hakan gazetesi hakkında yapılan dedikoduları çok ciddiye alıp, biraz da panikleyerek ortaya karışık bir Hürriyet güzellemesi yazmıştı, kendi kısacık dönemini övmüştü. Hıncal Abi de bu yazıyı sanki büyük bir medya olayıymış gibi algıladı galiba.
Eminim sabah Ahmet Hakan'ın ilk işi Hıncal Abi'nin yazısını patronuna mesaj atmak olmuştur.
Hatta bahse varım Ahmet Hakan'ın her sabah ilk yaptığı şey "Acaba Hıncal Abi bugün benim için ne yazdı?" diye bakmak oluyordur!
Görüyorsun ya Hıncal Abi aslında senin ne yazıp, ne yazmadığın bile ne kadar değerli!
'Hürriyet basının amiral gemisidir' söylemini bir kenara bırakmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Hürriyet uzunca bir süredir gündem belirleyemiyor.
Gündemi artık Sabah gazetesinin manşetleri belirliyor. Sabah okuru olmayanlar bile "Acaba ne yazdılar, ne manşet attılar" diye Sabah'a bakıyor! Sabah internet sitesinin ise okuyucu trafiği çok yüksek. Açıkçası Hürriyet bu dönemi eski patronun dijitale, internete yaptığı büyük yatırımın kaymağını yiyerek geçiriyor!
Hıncal Abi bak yine Hürriyet'i yazdık senin yüzünden! Biz de yazmasak konuşan olmayacak!
Hıncal Abi dost acı söyler; emin ol Ahmet Hakan bile kendi köşe yazılarının lezzetini kaybetmesini senin kadar ciddiye almıyordur!
Acun'dan masallar
Acun Ilıcalı'nın "Parayla mutlu olunmayacağının altını imzalarım ben. Parasız mutlu olunur ama parayla mutlu olunmaz abi" sözü sosyal medyada gündem oldu. Aslında doğrusu; para mutluluğun garantisi değildir olmalı.
Ben de Acun'un 'Televole' ve 'Acun Firar'da' programlarında muhabirlik yaparken daha mutlu olduğuna inanıyorum.
Çünkü çocukluk ve gençlik dönemlerinde yaşanan mutluluk paha biçilmez! Sağlıklı olmak şartıyla da parayla konforu satın alabilirsiniz.
Acun'un pek önemsemez gibi gözüktüğü yaşam için milyonlarca insan birbirini ezer!
Rahmetli Vehbi Koç için de şöyle deniyordu: Vehbi Koç, sağlığı elvermediği için sadece haşlanmış patates yemek zorunda kaldığı dönemlerde genç bir adamı alır, lüks bir lokantaya götürür ve 'Ne istersen ye evladım' der, kendisi de geçer karşısına seyredermiş.
Bu şehir efsaneleri bitmez! Her zengin parasının yüzde 10'unu bağışlasa bugün açlıktan kimse ölmez! Acun gibi 1.7 milyon liralık kol saati takıp, "Para mutluluk getirmez" deyince pek anlamı olmuyor!
Çayın kalitesi arttı
Çay Üreticileri Dayanışma Derneği, salgın nedeniyle Gürcüler çay toplamayınca hem çayın kalitesinin arttığını, hem de Gürcüler'e ödenen 100 milyon doların Türkiye'de kaldığını açıkladı.
Yöre insanının çayı imece usulüyle toplaması bile bize Türkiye'de işsizliğin biraz da iş beğenmemek olduğunu gösterdi. Bir sürü genç meslek öğrenmek yerine üniversitelerde iş bulamayacakları bölümlerde okuyor!