Murat Şeker'in yönettiği, 23 Şubat'ta vizyona girecek olan 'Görevimiz Tatil' adlı filmde Zafer Algöz'le başrolü paylaşan Demet Akbağ, GÜNAYDIN'a konuştu. Filmde 'Türkan' adında tipik bir Türk annesini oynayan Akbağ, 17 yaşındaki oğlu Ali'yle ilişkisini ve annelik serüvenini de tüm içtenliğiyle anlattı.
Murat Şeker ilk defa bir kadın hikayesi anlatıyor. Kadın dünyasına eğilebilmişler mi sizce?
Hep beraber eğildik. "Daha önce bir kadının lokomotif olduğu bir film yapmadık, Demet Akbağ'ın söylediği her şey kıymetlidir" dediler, biraz ben de müdahil oldum.
Zafer Algöz'le başrolü paylaşmak nasıldı?
Zafer, çok sevdiğim bir arkadaşım. Filmde onun olması benim için heyecan vericiydi. Kendisiyle ilk defa aynı filmde bir araya geldik.
OYUNCU OLMASIN
Filmdeki aile, iletişim sorunu yaşıyor. Çocukların elinde hep telefon var. Sizin de oğlunuz telefona düşkün mü?
Telefon değil ama oyun konsolundan zaman zaman muzdaribim. Aslında bir taraftan evde, gözümün önünde, arkadaşlarıyla oynamasından da mutluyum. Ali, sosyal medyada yaşayan, içine kapanık bir çocuk değil; çok sosyal.
Nasıl bir anne-oğul ilişkiniz var?
Ben şanslı bir anneyim. Yaşının her döneminde olgun bir çocuktu Ali. 'Sözümü dinlemedi, beni çok yordu' gibi şeyler yaşamadım. 'Erkek çocuk daha yaramaz olur' derler, bazı arkadaşlarımın kızlarının yanında ben çocuk büyüttüm diyemem. Sakin bir çocuktu, bizi üzmedi. Güzel bir arkadaş grubu var. 'İyi insanlarla karşılaşsın' denir ya, hep böyle devam etsin. Oğlumla ortak bir noktamız var; spor.
Oyuncu olmasını istemez misiniz oğlunuzun?
İstemem ama sebebini bilmiyorum. Gerçi ben istemesem de onun içinde yetenek ve istek varsa, olacağı varsa olur. Onu ne mutlu edecekse o olsun.
KASABA HAYALİM VAR
Ali'yi büyütürken özellikle neye dikkat ettiniz?
Anne ve babasıyla arasında güven bağı oluşmasına çok dikkat ettik. Biz ona doğduğu günden beri hiç yalan söylemedik. Çocuklara 'Nasılsa anlamaz' demeyip her şeyi anlatmak lazım. Tatlı bir otorite kurmak çok önemli. Ben bunu kurduğumu düşünüyorum. Tabii ki babanın da desteği büyük.
'Turnelerden dolayı yanında olamadım' gibi serzenişiniz var mı?
20'li yaşların başında anne olsaydım sanırım anneanneler ve babaannelerle büyür ve biraz daha uzak kalabilirdim ondan ama ben işlerimi rayına oturttuğum dönemde annelik yaşadım. O yüzden de kaliteli zamanı ona verebildim. Olmam gereken zamanlarında yanındaydım. Büyümesine tanıklık ettim, o da şansım oldu.
İkinci bir çocuğunuz olsun ister miydiniz?
Daha genç anne olsaydım, Ali'den iki-üç sene sonra yeniden anne olmak isterdim ama biz tam kendimize geldik, yürüyor, konuşuyor, okulu derken zaman çok çabuk geçti.
İstanbul'dan uzaklaşıp sakin bir yaşam sürmek gibi bir planınız var mı?
Var, eşim yarı öyle yaşıyor zaten. İşleri sebebiyle Çeşme'ye gidip geliyor. Hayatı iki ev olarak yaşıyoruz. Belki ileride orada daha uzun kalabilirim. İstanbul'dan uzun süreli kopamam ama herkes gibi benim de sahil kasabası hayalim var. Ama çok da emekli gibi yaşamak istemem. İnsanı erken yaşlandırıyor o durum. Sağlığım el verdiğince çalışmaktan yanayım.
Yılmaz Erdoğan, Köyceğiz'de kendine yeni bir düzen kurdu... Onun bu tercihi sizi şaşırttı mı?
Şaşırtmadı. Orada sadece domates, biber yetiştirmekten öte, işini de oraya taşıdı. Muazzam bir yer yaptı, sektöre de bir plato kazandırdı.
BİZİM DE İÇİMİZİN YANDIĞINI BİLSİNLER!
Afrin operasyonuyla ilgili ne söylemek istersiniz?
Operasyonun gerekliliği devlet tarafından kabul görmüş. Ne kadar hasarsız dönersek o kadar iyidir. Kaybımız ne kadar az olursa, herkes gibi ben de çok mutlu olurum. Tek isteğim çabucak bitmesi.
Şehitler de verdik...
Maalesef. En az kayıpla, tez zamanda, vatanlarına sağ salim dönmelerini istiyorum. Az bilgiyle ahkam kesmek de doğru değil. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Orada bir mücadele var. Kimse bir savaşın içinde olmak istemez. Bir de insanları üzüntüsüyle yargılamamaktan yanayım. Sosyal medyada 'Sen az üzüldün, o çok üzüldü', 'O, şunu paylaştı' vs. gibi yorumlar görüyorum. Kimse seviniyor olabilir mi oradaki askerimizin can kayıplarına? Orada hep bir savaş vardı, resmi olarak adı kondu. Umarım bu terörü minimuma indiririz. Allah kaybettiklerimize rahmet versin, analarına, babalarına, sevdiklerine sabır versin. Hayat burada devam ediyor ama her bir gence içimizin çok yandığını bilsinler.
ATA'YLA YENİ BİR FİLM PROJEMİZ VAR
Özel bir hayran kitleniz var. Bu, bir sorumluluk yüklüyor mu size?
Yüklüyor tabii. Ben fazlasıyla halkın içinde yaşayan biriyim. Kendimi izole etmedim. 'Sizi özledik, niye film yapmıyorsunuz?' diye soruyorlar. Projeler konusunda titizleniyorum. Yaptığınız her iş, bir sonraki işin sorumluluğunu daha da artırıyor. Bu açıdan beni seven kitleye ihanet etmediğimi, seyirciyi mutlu ettiğimi düşünüyorum.
Seyirci 'Eyyvah Eyvah'taki 'Firuzan'ı çok sevmişti. Devamı olacak mı?
Ben de 'Firuzan'ı özlüyorum zaman zaman. Bir daha 'Firuzan' olmak isterim. Ata'yla (Demirer) geçenlerde bir aradaydık. 'Dördüncüyü yapsak nasıl olur?' diye yazdık, çizdik. 'Dördüncü geliyor' diye müjdesini verip yalancı durumuna düşmek istemem ama öyle bir hayalimiz var. Ama başka bir projemiz olacak Ata'yla. Şu an Ata yeni bir film yazıyor, o filmde olacağım. Seyirci bizi bir arada görmeyi seviyor, bu da bizi heyecanlandırıyor. Biliyorsunuz Ata dalmadığı zamanlarda senaryo yazıyor. Yakın zamanda müthiş bir şey çıkaracak.