Günlerden cumartesi ve Yakından Kumanda'nın tuşlarında yine siz okurlarımızın parmakları geziniyor.
Geçen hafta ilahiyat profesörlerinin izleyici sorularını yanıtladığı iftar ve sahur programlarındaki 'soru rezaletine' değinmiştim. Yazı, sizlerden büyük ilgi ve destek gördü.
Bu kez sözü, okurumuz Füsun İnci'ye bırakıyorum:
"Sevgili Yüksel Aytuğ, bu sene de Ramazan'da izleyiciler tarafından en çok hocaların iftar ve sahur programları izleniyor. Ancak seyirciler, soruları yüzünden alaya alınıyor ve hatta dalga geçiliyor. En sevilen ve hoşgörülü hocalardan biri olan Prof. Nihat Hatipoğlu, bir programında 'Aynı soru 100 defa sorulsa da, 100 defa cevap veririm. Bu nasıl soru demem' diyerek hoşgörüsünü gösterdi. Ancak, bazı sorular gerçekten çileden çıkarıyor. Bu konuda hocaların sabrına hayranım. Örneğin; Nihat Hatipoğlu'nun programında başı açık bir seyirci, eşinin başörtüsü takmasına izin vermediğini, takmak istediğinde başörtüsünü çıkardığını söyledi. Hatipoğlu, 'Eşiniz Allah'la savaşıyor. O nerede?' diye sordu. Kadın seyirci 'Mezerde (mezarda)' diye cevap verdi ve kıkırdayarak oturdu. Ne Hatipoğlu, ne de biz seyirciler duruma bir anlam veremedik.
Diğer bir örnekse; bir erkek izleyicinin 'Ben iki eşliyim. Küçüğü seviyor, büyüğe iyi davranmıyorum. Bu yaptığım günah mıdır?' sorusuydu. Bir kere baştaki hata, Türkiye Cumhuriyeti'nde iki eşliliğin yasal olmadığını bilerek soru sormasıydı. Hatipoğlu da kadınların bu soruya kızdığını ve aslolanın tek eşlilik olduğunu söyledi.
Bu sorular sadece iki örnek. Caps'lere bile konu olan soruları düşünerek, seyircinin biraz daha dikkatli ve mantıklı sorular sorması gerektiğini düşünüyorum. Bunun tahsille ilgisi olmadığını da biliyorum. Bazen çocuklar ve 'cahil' dediğimiz ninelerle dedeler daha mantıklı sorular sorabiliyorlar.
Sevgilerimle..."