GÜNAYDIN önemli bir sırrı açıklıyor... Tarkan, 2016 yılında Ahde Vefa albümünün fotoğraflarını çekmesi için yakın dostu Ara Güler ile anlaştı. Ancak Tarkan, ustanın çektiği kareleri beğenmeyip çöpe attı. Bu durum Ara Güler'i kırdı ama üzüntüsünü içine attı
Yıl 2016... Tüm Türkiye'nin merakla beklediği Tarkan'ın sanat müziği projesi 'Ahde Vefa'nın çıkmasına kısa bir süre kalmış. Tarkan'ın albümünün fotoğraflarını, yaşayan tarih Ara Güler'in çekmesine karar veriliyor ve ustayla irtibata geçiliyor. Yorgun olmasına rağmen bu nazik ricayı kırmak istemiyor Ara Usta ve Tarkan'ın fotoğraflarını 'memnuniyetle' çekmeye karar veriyor.
Buraya kadar her şey ne kadar güzel değil mi? Albümün adı gibi ahde vefa gösteren Tarkan, koca bir ömrü fotoğraf sanatına adamış ustayla çalışmak istiyor. Stüdyo ayarlanıyor, ekipler kendi hazırlıklarını yapıyor, gün belirleniyor. Ara Usta, Tarkan'ı birbirinden şık kostümlerle fotoğraflıyor. Saatlerce süren çekimler sonrası alınan sonuç herkesi tatmin ediyor ya da öyle görünüyor. Ancak fotoğrafların seçim aşamasına gelindiğinde Tarkan, Ara Usta'nın çektiği fotoğrafları beğenmiyor, tüm emekler çöpe atılıp 'Kullanmıyoruz' kararı veriliyor. Usta ise Tarkan'ın bu kararına kırılsa da belli etmiyor. Belki de bazılarınız "Ne var ki bunda, profesyonel bir iş, beğenmediyse kullanmaz" diyebilir.
Evet, buna ticari bir anlaşma olarak bakarsanız normal ama eğer siz Ara Güler'i, bu ticaretin bir tarafı değil de bir usta, bir değer olarak görüyorsanız, bu sonuç biraz içinizi burkar. Burada ya baştan bu risk düşünülüp bu topa girilmemeli ya da giriliyorsa Usta'ya kendinizi emanet etmelisiniz. Günün sonunda Tarkan; Picasso, Salvador Dali, Churchill, Alfred Hitchcock, Gandhi ve Recep Tayyip Erdoğan'ı fotoğraflayan Ara Usta'nın fotoğraflarını beğenmeyip üstlerini çizdikten sonra albüm karelerini Altan Dönmez isminde bir fotoğrafçıya çektiriyor. O günkü çekimden kalan bir kareyi ise Ara Güler vefat ettiğinde sosyal medya hesabında paylaşıyor. Şimdi siz karar verin; bu 'Ahde Vefa' mı, yoksa ah be vefa mı?
O BAŞYAPITIN ÖYKÜSÜNDE BİR BABANIN ACISI GİZLİ
'Veda Busesi' gibi bir eseri ezbere bilmeyen yoktur eminim. Benim de derin duygularla dinlediğim bir başyapıt. Bir aşkın vedasına atfedildiğini düşünürdüm hep ama işin gerçeği başkaymış. Zamanın beş hececilerinden Orhan Seyfi Orhon'a ait bu eserin hikayesi şöyle: Orhon'un, daha önce annesini kaybeden kanser hastası küçük kızı ondan bir söz ister: "Eğer ölürsem arkamdan ağlamayacaksın." Babası ona dik duracağına, üzülüp ağlamayacağına dair söz verir. Peki günler sonra kızını kaybeden acılı baba verdiği sözünde durabilir mi? Duramaz tabii ki. Ağlar, ağlar ve kaleminden 'Alnına koyarken veda busemi / Hani ey gözyaşım akmayacaktın' dizeleri dökülür. Şair, belki de ölen kızını bu dizelerle ölümsüzleştirmiş oldu. Ben bu hikayeyi duyunca gerçekten çok etkilendim. Yusuf Nalkesen'in bestelediği şiiri ilk kez 1970 yılında taş plağında Nesrin Sipahi seslendirdi.
BU İSME DİKKAT: MELEK MOSSO
Bir arkadaşımın tavsiyesi ile dinlediğim bu genç şarkıcı, beni kendine hayran bıraktı. YouTube'da Yıldız Tilbe'nin 'Vursalar Ölemem' adlı şarkısını söyleyen Melek Mosso, 52 milyon kişi tarafından dinlenmiş. Mosso şarkıyı öyle keyifli söylemiş ki, üst üste defalarca dinledim. Bir de İbrahim Tatlıses'in bir şarkısını söylemiş, çok başarılı, Yakında müzik yapımcıları peşinde koşar mı bilemem ama bu ses birçok kişide büyük iz bırakıyor.