Ağız kokusu olan biri, sadece kişisel değil, büyük bir sosyal hastadır. Dünyanın en gelişmiş ekonomileri veya en medeni yerlerinde, insanın olduğu her yerde ağız kokusu denen bir sorun karşımıza çıkar. Bu kaçınılmaz bir gerçek olmakla beraber, aynı zamanda bir hastalıktır. İnsan adeta hastalığını yanında taşır. Kokunun önlenmesi için, neden oluştuğunu ve ne yapmak gerektiğini bilmek gerekir.
ODANIZI NEMLENDİRİN
Fizyolojik ağız kokusu doğal bir durumdur. Özellikle sabahları oluşan ağız kokusu bu sınıfta değerlendirilebilir. Geceleri tükürük salgısının azalmasına bağlı olarak bakteri sayısında meydana gelen artış ve bu bakterilerin oluşturduğu sülfür içerikli gazlar bu duruma neden olur. Fizyolojik ağız kokusu tedavi gerektirmez; sabahları uyanır uyanmaz ağızın çalkalanması, bir bardak su içilmesi ya da diş fırçalamak kokudan kurtulmak için yeterli olacaktır. Uyunan odayı nemli tutmak da rahat nefes almayı sağlayarak ağızdan solumayı engelleyecek, ağzın kurumasını azaltacaktır.
GARGARA DA YAPIN
Çok fazla tüketilen et, süt gibi proteinden zengin besinler, sarımsak, soğan, turp gibi kokulu yiyecekler; içeriğindeki yoğun sülfür nedeniyle kokuya sebep olabilir. Çok fazla kahve ve alkol tüketilmesi ile sigara da ağız kokusunun sebepleri arasındadır. Diş fırçalama ve diş ipi kullanımı, dili fırçalama, ağız gargarası kullanımı ya da yemekten sonra maydanoz, nane gibi koku gideren besinlerin tüketimi kokunun çabuk geçmesine yardımcı olacaktır. Ağız kokusu, sadece diş fırçalama, ağız çalkalama gibi alışılmış ağız temizleme metotları ile düzelmez. Kokunun kaynağına inilerek tedavi yapılmalıdır. Bu tip kokuların oluşmasında rol alan çok çeşitli nedenler sayılmasına karşın, yüzde 85-90 oranında ağız ortamından kaynaklandığı bilinmektedir. Yemekten sonra sadece diş fırçalamak, gerekli ama yetersizdir. Dişler yemekten sonra uygun şekilde fırçalanmaz ya da diş ipi kullanılmazsa, yiyecekler dişlerin yüzeyine, aralarına ya da derin diş eti ceplerine yerleşir, zamanla kokuşur ve bakteri üretir. Bu bakterilerin ürettikleri kokulu gazlar ağız kokusuna yol açar. Uygun ağız temizliğiyle bu durum çözülebilir.
DİŞ TAŞI TEMİZLİĞİ İHMALE GELMEZ
Destek olarak ağız gargarası kullanabilirsiniz. Altı ayda bir diş hekim kontrollerini ve diş taşı temizliğini ihmal etmeyin. Özellikle ilerleyen yaşlarda çok su içmek dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir. Su, ağız içindeki bakterilerin minimumda tutulması için yardımcıdır. Ayrıca tükürük salgısının artmasına yardımcı olur.
DİŞ İPİ KULLANIMI ÖNEMLİ
Temizlenmesi zor alanlarda temizleme işlemi için özel üretilmiş arayüz fırçaları tercih edilmelidir. Köprü temizliğinde yine arayüz fırçaları ve köprüler için üretilmiş diş ipleri kullanılmalı, eski köprüler en kısa sürede yenilenmelidir. Dişler, yemeği çiğneme esnasında yanak ve dil tarafından doğal olarak temizlenir. Diş eksikliğinin olduğu durumlarda dişin olmadığı tarafta çiğneme de olmayacağı için karşıt ve yan dişlerde daha yoğun yemek birikimi görülmektedir. Dişlerle ilgili sorunlarınız ortadan kalktıktan sonra düzenli diş bakımlarınızı sürdürmelisiniz. Diş fırçalama, diş ipi ve arayüz fırçası kullanımını aksatmamalısınız.
GÖMÜLÜ 20 YAŞ DİŞİ ÇEKİLMELİ
Dişlerdeki çürükler, apseler, diş eti iltihabı, temizlenmesi güç diş eti cepleri; yaygın ağız kokusu nedenleridir. Kemik kaybına bağlı olarak dişler arasında temizlenmesi güç aralıklar oluşur ve çok kötü kokuya neden olabilir.
Gömülü 20 yaş dişinin etrafında yiyecek birikimine neden olan diş eti cepleri ve altı kolay temizlenemeyen köprüler, yıllardır yenilenmemiş, diş eti ile uyumu bozulmuş kaplamalar da koku kaynakları arasındadır.
Uyumsuz, temizlenmeyen ya da yiyecek birikimine sahip pürüzlü yüzeyleri olan takıp çıkarmalı protezler de yiyecek artıkları nedeniyle koku yapar. Böyle durumlarda çürükler temizlenmeli, diş eti tedavisi yapılmalı, problemli 20 yaş dişleri çekilmelidir.
Ağız bakımı esnasında dil yüzeyini temizlemeyi unutmamak gerekir. Bunun için diş fırçanızı ya da dil için üretilen özel kazıyıcıları kullanmanız yeterli olacaktır. Diş ipi ve fırçalama sonrası ağız sularının kullanımı da bakterilerin temizlenmesinde etkili olacaktır. Düzenli kullandığınız ağız suyunun ilaç özelliği taşımamasına ve dişleri boyayabilecek kadar koyu olmamasına dikkat edin.
Sinüzit ve burun kaynaklı iltihaplar da geniz akıntısına yol açarak ağız kokusu yapabilir.
Burunda polip ya da benzeri patolojiler oluştuğunda da burundan hava girişini engelleyerek burun mukozasının kurumasına yol açar. Bu da kötü kokunun oluşmasına neden olur. Bu durumda kötü koku ağızdan ziyade burundan gelmektedir. Bademcik iltihaplanmaları devamlı ağız kokusu oluşmasına neden değildir. Ancak enfeksiyon sırasında geçici bir ağız kokusu söz konusudur. Ayrıca akciğer enfeksiyonları, akciğer apsesi ve koah ağız kokusu yapar.
HAZIMSIZLIK DA AĞIZ KOKUSUNA SEBEP OLUR
Ülser ve mide kanseri, mide hareketlerini bozarak yiyeceklerin uygun şekilde sindirilmesine engel olabilir. Sindirilemeyen yiyecekler midede kalarak kokuşur ve burada meydana gelen koku ağza kadar ulaşabilir. Yine bağırsakta meydana gelen bir ülserasyon, hatta kanser nedeniyle bağırsaklarda oluşabilen daralma ya da tıkanıklık, yiyecek posalarının bağırsakta kalmasına ve gaz oluşturmasına neden olur. Bu gaz doğal yollarla dışarıya çıkamadığı için ağız yoluyla dışarı çıkmaya çalışır. Uzun süren hazımsızlık ve anormal ağız kokusu olanlar bir gastroenterologa görünmelidir.