'Çukur' dizisinin başrol oyuncularından Aras Bulut İynemli, Necip Memili, Rıza Kocaoğlu, Öner Erkan ve yönetmen Sinan Öztürk ile oyuncu Sarp Apak'ın, İzmir'in Karaburun İlçesi'nde satın aldıkları, birinci derece doğal SİT alanında kalan tarlaya inşaat yapmak istediği ortaya çıktı.
Çok sayıda ağaç ve çalı türü bitki kesilerek araziye kaçak bir şekilde yol açılmış. Parselin içinde kalan bitki örtüsü de tamamen temizlenmiş. Ardından teraslama yapılarak arazi inşaata hazır hale getirilmiş, iyi mi?
Sabah gazetesinden Ertan Gürcaner önemli bir habere imza attı. Sit alanındaki kaçak çalışmalarla ilgili harekete geçen ve hemen hukuki işlemleri başlatan Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan'ı da kutlamak gerek.
Bu oyuncular dizinin final gösterisinde Tema Vakfı'na 'Çukur' ormanı oluşturmak için fidan bağışı kampanyası başlatmışlardı! TV'den, sosyal medyadan bakınca çok çevreci gözükürler! Meğer mafya dizisinde oynadıkları adamlara özenmişler!
Bu oyuncular arasında Gezi Parkı protestolarına katılıp "Ağacıma dokunma" diye slogan atanlar da vardı! Bizim sanatçı tayfasının çoğu gerçek hayatta da iyi rol kesiyorlar. Kamera önünde çevreci takılıp, Kaz Dağları için tweet atıp kamera arkasında sit alanında rant peşinde koşuyorlar!
İşin ucunda rant, para olunca daha da inandırıcı oynuyorlar! Oscar'lık performanslar bunlar!
***
BERGEN'İN KATİLİNDEN İCAZET ALDINIZ MI?
Acıların kadını şarkıcı Bergen'in katili Halis Serbest, yapımcı Mine Şengöz'ün 'Bergen' filmini çekmesine itiraz etti.
Serbest, "Siz kimden icazet aldınız? Bergen'in ve benim yaşadığım sancılı ilişkiye bu filmi çekmek isteyen Mine Şengöz şahit mi olmuş? Ben mahkemede sorgulandım ve cezamı çektim. Bu nedenle kimse beni sorgulayamaz. Kafanıza göre yazdığınız filmle toplum nezdinde kimseyi alaşağı edemeyeceksiniz" demiş.
Açıklamada en çok "Beni kimse sorgulayamaz" lafına takıldım. Eşi Bergen'i kezzap atıp kör ettiği için sekiz yıl cezaevinde kalan Serbest, 1989 yılında karısını sırtından altı kurşunla vurarak öldürünce bir yıl ceza alıp, yedi ay yatmıştı!
Ee böyle komik ceza verirsen adam "Cezamı çektim, kimse beni sorgulayamaz" der!
Türkiye'de son dönemde çekilen birçok biyografik yapım, filme konu olan kişiler ya da yakınları tarafından engellenmeye çalışıldı. Yapımcıdan para isteyen de oldu, senaryoyu değiştirmek isteyen de... Bazı mirasçılar açtıkları telif hakkı davalarıyla yapımcıların elini kolunu bağladı.
Oysa bir yapımcı istediği filmi çeker. Kimse kimseden icazet almak zorunda değil. Hele hele Bergen'i sırtından vurup öldüren ve daha sonra dört çocuğa istismarda bulunduğu için tutuklanan birinden hiç icazet almak zorunda değil!
***
AŞILARDA 'BLUETOOTH' BAĞLANTISI!
Bir Twitter kullanıcısı, aşı olan tanıdıkları ile ilgili "Arkadaşlar aşı olmuş yengem ve bir yaşlı teyzemin yanındaydım, o sırada Bluetooth açık kalmış, kapatayım dedim, baktım Bluetooth'ta bu değişik numaralar var, eve geldim bu numaralar yok. Bence aşı olanlarda oyun büyük, Allah'a sığınırım" diye yazdı.
Bu paylaşımdan sonra sosyal medyada espriler birbirini takip etti:
■ "Benim 90 yaşındaki nenemi de jbl hoparlörüne çevirmişler. Yanında müzik açınca nenem söylüyor şarkıyı."
■ "O da bir şey mi bizim yan komşudaki teyze aşı oldu, bedava internet çekiyor."
■ "Maçları da şifresiz izleyebiliyor muyuz acaba bir sorsaydınız. Biz de ona göre yaptıraydık aşıyı!"
■ "Ucuz aşının yan etkisi. Kaliteli aşı wi-fi yapıyor."
Bu esprili tweet'leri paylaşanların çoğu aslında takipçi kasıyor, popüler olmaya çalışıyor. Öte yandan ülkede aşı karşıtlığı da hızla artıyor. Sosyal medyadaki aşı karşıtları, birbirinden ilginç kampanyalar yürütüyorlar, "Aşı kısır yapıyor" gibi komik komplo teorileri ortaya atıyorlar.
Bir de entelektüel aşı karşıtları var. Onlar da Rockefeller Ailesi'nin oyununa gelmekten korkuyorlar. Aşı olmak istemeyenleri ikna etmekle enerjimizi harcamasak...
Aşı olmak isteyenlere yoğunlaşsak. Böylece toplumsal bağışıklık kazanma oranımız yükselir.
***
VATANDAŞ GAZETECİYE PULITZER ÖDÜLÜ
ABD'de George Floyd'un bir polis tarafından öldürülmesini kayda alan 18 yaşındaki Darnella Frazier'a Pulitzer Özel Ödülü verildi.
Pulitzer Ödülü ABD'deki en prestijli gazetecilik ödülü. Ödül heyeti, Frazier'a bu ödülü cesaretinden dolayı verdiklerini açıkladı.
Bu ödül 'vatandaş gazeteciliği' için de anlamlı. İşte sadece bir vatandaş, bir cep telefonu ile ABD ve dünyada ırkçılık karşıtı büyük protestolar başlatabiliyor! Tabii Frazier gibi vicdanlı ve cesur olmak önemli.
Frazier, Floyd'un hayatı için yalvardığı o dehşet anlarını kaydetmeseydi belki bu cinayet, kayıtlara "Polise mukavemet ederken öldürüldü" diye geçecekti ve kimse umursamayacaktı.
Irkçı katil polis memuru Derek Chauvin de kaldığı yerden siyahlara eziyet etmeye devam edecekti.