O insanları sevdi, insanlar da onu. 56 yaşında kalp krizine yenik düşmesi, onu tanıyan/tanımayan herkesi üzdü.
Mustafa Koç gibi iyi eğitimli, başarılı, güçlü, en iyi doktorların kontrolünde olan bir kişinin beklenmedik ölümü, ister istemez toplu bir farkındalık yarattı.
Çünkü bu hastalık bir günde oluşmuyor. Dünyada bir numaralı ölüm sebebi olan kalp krizinden korunmak için kendini sadece doktorların eline bırakmak yeterli bir çözüm değil! İlaçlar, diyet, egzersiz ve genleriniz tabii ki çok önemli ama kişinin bazı alışkanlıklarını fark etmesi de önemli.
Yale Üniversitesi tarafından yapılmış bir araştırmaya göre; 3 bin 500 kalp krizi geçirmiş kişinin sadece yüzde 53'ü (kalp krizi geçirmeden önce) risk faktörlerinin farkındaymış. Çin'de yapılan bir araştırmada ise yüksek eğitimli entellektüelerin yüzde 70'inin sağlıksız yaşadığı ve alışkanlıklarını değiştirmezlerse, yaşam sürelerinin ortalama 58 yıl olduğu açıklanmış. Halkın geri kalanından en az 10 yıl daha kısa bir süre...
Genç ve hırslı bir profesyoneli düşünün... İnovasyon ve hızı kurum kültürü haline getirmiş bir dünya markasında çalışmak hayalidir. Mesela Amazon... Kurucusu Jeff Bezos'un gözü gökyüzünde. Kurum olarak acımasız ve insafsız bir hız anlayışları var. O hızla duvara çarpıyorsan, yapman gereken; duvara tırmanmak. Durmak, hatta yavaşlamak söz konusu bile değil. Çalışanların olimpik atlet olması lazım neredeyse...
Kurum içi rekabet çalışanların birbirlerini sabote edecek boyutta. Toplantılarda birbirlerinin fikirleri ile sürekli boy ölçüşmeye teşvik ediliyorlarmış. Gece yarıları iş e-posta'larına cevap vermeyenlerden hesap soruluyor, haftanın 90 saatini işe ayırmamak zayıflık olarak görülüyor. Her gün masalarında yüzünü kapatıp sinirden ağlayanlarla dolu bir kurum. Özdeğerleri tamamen orada başarmaya bağlı.
Karakteri uymayanlar zaten ya hemen ayrılıyor ya da işlerine son veriliyor. Karakteri uyanlar için bir dünya markasının parçası olmak çok önemli. Kurumun çalışma standartlarına bağımlılar. Çalışanları Amazon için 'Çalışmaktan nefret ettiğim en muhteşem yer' diyormuş.
İş-yaşam dengesi onlar için şöyle: Önce iş, sonra yaşam, en son da denge.
Steve Jobs'lu Apple'da da benzer bir politika vardı. Bu yüzden bu kadar büyüdüler.
Türkiye'de de hızı ve lider olmayı kültür edinmiş kurumlarda çalışanları limon gibi sıkma anlayışı var. Rekabet büyük çünkü. Verdiğim seminerler sayesinde streslerine şahsen şahit oluyorum.
Anlayacağınız en büyük, en güçlü, en başarılı olmak kolay değil.
Evet, sevdiğin bir işi yapmak ve kendini önemli hissetmek, müthiş bir motivasyon ve enerji kaynağı... Öyle yazarlar, öyle politikacılar, öyle iş adamları, öyle bilim insanları tanıyorum ki; işleri yoksa onlar da yoklar. O kadar bağımlılar yaptıkları işe. Ancak başarı ile beraber gelen ağır sorumlulukların ve sağlıksız bağımlılıkların bedeli de sizin kendi sorumluluğunuz...
Doğru anlarda yavaşlayabilenler; daha sağlıklı besleniyorlar, daha rahat çalışıyorlar, daha iyi yaşıyorlar, hatta daha iyi sevişiyorlar.
İş stresine karşı daha sağlıklı bir denge kurabilmek için en önemli nokta; en yoğun ve stresli anınızda bile nasıl hissettiğinizi fark edebilmenizdir.
Vücudun verdiği sinyalleri görebiliyor musunuz? Onları önemsiyor musunuz? Rahatlamak için ne tip yöntemler uyguluyorsunuz? Özellikle uzun bir ihmal döneminden sonra vücudunuzu bu şekilde dinlediğiniz zaman; şu an için limitlerini, neye ihtiyacı olduğunu aslında size bildirdiğini göreceksiniz. Çok geç olmadan...