Şenay Gürler, Merve Boluğur, Nergis Kumbasar ve Çağkan Çulha gibi isimlerin yer aldığı Acemi Cadı, 2006 yılında yayınlandı. Cadı rolünü canlandıran Merve Boluğur bu dizi sayesinde tanınmaya başlarken, bazı isimler ise oyunculuklarıyla dikkati çekti.
Bu isimlerden birisi olan ve sempatik tavırlarıyla akıllarda kalan İrem Erkaya, uzun bir süredir ekranlarda yer almıyor.
Herhangi bir projede yer almayan İrem Erkaya, dizide Ayşegül'ün en yakın arkadaşına hayat vermişti.
İREM ERKAYA'NIN AĞIZLARI AÇIK BIRAKAN DEĞİŞİMİ
Ayşegül karakterinin en yakın arkadaşı Rüya'ya hayat veren ve kızıl saçlarıyla dikkati çeken İrem Erkaya, değişimiyle gündem oldu. Rüya karakteriyle hafızalarda yer edinen Erkaya'nın son halini görenler, şaşıp kalıyor.
Sosyal medyadan paylaşımlar yapan ve değişim rüzgarına kapılan Erkaya'nın sevilen kızıl saçlarına ise veda ettiği görüldü.
İREM ERKAYA ŞİMDİLERDE NE YAPIYOR?
Yılan Hikayesi, Zeybek, Acemi Cadı, Düğün Şarkıcısı ve Hayat Bilgisi gibi yapımlarda yer alan İrem Erkaya, 1978 yılında İstanbul'da doğdu.
2001 yılında Akademi İstanbul Tiyatro Bölümü'nü tamamlayan Erkaya, modern dans eğitimi aldı.
Genç oyuncu şu sıralar, tiyatroya ağırlık verdi...
Oyuncu İrem Erkaya, Merjam'a verdiği röportajda hakkında merak edilenleri açıklamıştı...
Ben de herkes gibi olumlu olumsuz bir sürü özelliğe sahip normal bir insanım. Bütün zıtlıkları içimde barındırıyorum. Sakin-öfkeli, mutlu-mutsuz, neşeli-melankolik…
1980'ler Türkiye'sinde Fıstık Ağacı'nda bir mahallede büyüdüm. Siyah beyaz ve tek kanallı TV günlerinde, sabahtan akşama kadar sokakta oyun peşinde koşan, ağaçlara salıncaklar kuran, meyveyi bahçeden dalından yiyebildiğimiz zamanlarda memur bir ailenin küçük kızı olarak büyüdüm.
Cildim için özel bir şey uygulamıyorum ama hareketli bir insanım. Yürüyüşler yapıyorum, dans ediyorum ve gülümsemeyi seviyorum.
Sahnede olmak cesaret isteyen bir eylem.
Tıpkı hayatın içinde kendi rolümüzü iyi bir şekilde oynama çabamız gibi.
Cesaret isteyen bir iş yaşamak, sahne ise onun parodisi.
İş birliği ve onun devamında gelen güven duygusu.
Benim sahnedeki tek motivasyonum o anın içinde olmak.
İnsan ruhu hayal edemeyeceğiniz kadar sınırsız özelliklere sahip.
Biraz dikkat gösterdiğinizde ruhumuzun en derinlerinde sanki biz değilmiş gibi davranan ve konuşan başka bir "Ben" ile karşılaşabiliyoruz.
Sahnede de böyle başka "Ben"leri canlandırabilmek heyecan verici.
Peki, seyircileriniz sizi genel olarak güler enerjik hâllerinizle tanıyor ama her günümüz bir olmuyor, her sabaha aynı uyanmıyoruz fakat akşam ne olursa olsun o sahneniz var. Üzgün veya mutsuz olduğunuzda bunu nasıl toparlayabiliyorsunuz? Ya da o gün rolünüzdeki performansınızı ne kadar etkiliyor?
Anın içinde olmak geçmiş veya geleceği değil, size şimdiyi armağan eder.
Şimdi ise her zaman yeni ve tazedir. O günkü performans, o anın içinde gizlidir.
Onun peşinden giderim. Günlük mutsuzluk ya da yorgunlukları sahneye taşımam.
Adaletsiz, merhametsiz ve bencilce yaşanan durumlar.
Oynadığım bütün karakterler benden bir parça taşımıştır.
Pek bir faydasını görmedim çünkü günlük hayatımda oyuncu kimliğimi sürdüren biri değilim.
Sahneden indiğim anda oyuncu olduğumu unutuyorum.
Dansçı, fotoğrafçı, ressam, heykeltıraş, şarkıcı, mimar, gezgin…
Birini diğerinden ayıramıyorum. Öyle zor bir şey ki sanki ayrımcılık yapmış olurum diye düşünüyorum.
Yaşanan sakarlıklar, beklenmedik tatlı kazalar, mutlu anlar yaşatıyor.
Çocukluğumdan beri okumayı seviyorum. Clarissa Pinkola Estes'in "Kurtlarla Koşan Kadınlar" başucu kitabım.
İnsanoğlu var olduğu sürece drama devam edecek.
Sınırsız bir hayal gücü ile riske girmekten ve kaybetmekten korkmayan cesur tercihler yapmalarını tavsiye edebilirim.