'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisinde canlandırdığı 'Mithat' karakteri ile dikkati çeken Ahmet Yıldırım'la; hem 'EDHO'yu, hem de rol aldığı yeni filmi 'New York in New York'u konuştuk
-
'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da canlandırdığınız 'Mithat', 'İlyas'ın en has adamlarından biri...
'Mithat', duygusal ve alıngan bir insan. 'İlyas Çakırbeyli'nin tek lafıyla her şeyi arkada bırakıp İstanbul'a gitti.
Aile bağları sıkı, birbirlerine çok bağlılar.
'Mithat'ın bir sevdiği var köyünde, aklında hep o var. Köyde büyüdüğü için tanımadığı kimseye güvenmiyor.
Hayatı boyunca yaşamadığı şeyleri İstanbul'da yaşıyor. 'Mithat'ın kimseden korkusu yok, sevdikleri için ölüme gider ama herkese, düşmanına bile saygısı vardır.
-
'EDHO'da bu kadar güçlü oyuncuyla oynamak size ne katıyor?
Bu kadar değerli isimle bir arada olmak benim için büyük bir şans. Sahnelerim bittiği zaman bile dinlenmektense sette onları izleyerek açlığımı gidermeye çalışıyorum.
-
'New York in New York'a seçilme süreciniz nasıl oldu?
Craft Atölye'de eğitimime devam ederken Rafeal Cemo Çetin'le aynı sınıftaydık. Rafael de bende bir şey görmüş olsa gerek. Hep 'Bir gün seninle aynı filmde başrol oynayacağız' derdi ve dediği de oldu.
-
Filmde, abisi öldürülen psikopat 'Mürtüz'ü oynuyorsunuz.
Karaktere nasıl hazırlandınız?
Hem Karadenizliyim, hem de Fikirtepe'de büyüdüm.
O yüzden böyle bir karakteri canlandırmak zor olmadı ama abisi ölmüş birini oynamak kolay olmadı; beni yordu. Abinin ölmesiyle, arkadaşının ölmesi aynı dram değildir ya...
'Böyle bir olay benim başıma gelseydi' diye düşünüp 'Mürtüz'ü anlamaya çalıştım. 'Berlin in Berlin'i de film bitene kadar izlemedim, iyi ki de izlememişim.
Cem Özer'den başka şekilde yorumlamak istedim karakterini ve yorumladım da.
YETER Kİ BOŞTA KALMAYAYIM
-
İki projede de gördüğümüz kadarıyla sert karakterler oynuyorsunuz; bu tercih mi, yoksa tesadüf mü?
'Mithat' ile 'Mürtüz'ün hikayeleri birbirinden ayrı. İkisini birbirine benzetemem; birisi aşkı uğruna savaş verirken, diğeri hayatta kalma mücadelesi veriyor.
-
Amerikan ve Alman ortak yapımı bir filminiz daha var...
Evet 'Of Love And Hate', benim için çok ilginç bir projeydi.
Çok büyük bir proje, başrol oynadığım ilk iş. Sette Alman disipliniyle tanıştım.
Set saatleri olsun, oyuncuya karşı yaklaşımları olsun; orada kendinizi çok iyi hissediyorsunuz.
Sette ortak dil İngilizce'ydi ama benim İngilizcem çok iyi değil. Bana bir tercüman ve bir asistan verdiler. Onların sayesinde İngilizce ezber çalışarak oynadım, aslında zoru başardım. O yüzden de kendimle gurur duyuyorum. Bilmediğiniz kelimelerle duygunuzu yaşatmak hiç de kolay değil.
-
Boş vakitlerinizde ne yapıyorsunuz?
Ben yoruldukça bir şeyleri doğru yaptığımı düşünüyorum. Ne kadar boşta kalırsam, o kadar yalnız hissediyorum kendimi. İşimi seviyorum; sette, sahne de olmaktan keyif alıyorum.
Set olmadığı günlerde Kadıköy'de dükkanımız var; orada çalışıyorum.
Yeter ki boşta kalmayayım.
'MÜRTÜZ' GİBİ TV İZLEDİM, YÜRÜDÜM ALIŞVERIŞ YAPTIM
-
'New York in New York' filmindeki 'Mürtüz' karakteri için iki gün çekim yapılan evden çıkmamışsınız...
Doğru, iki akşam evde kaldım. Bu benim karakteri tanımam, onu inşa edebilmem için yapmam gereken bir durumdu. Bu iş bana geldiği andan itibaren 'Mürtüz'ü aramaya başladım. Onunla yatıp onunla kalktım günlerce. Onun gibi davrandım; motosiklet sürerken, evde televizyon izlerken, telefonda konuşurken, yürürken, yemek yerken, alışveriş yaparken; hep 'Mürtüz'düm. Bu benim işim. Açım ve o açlığımı doyurmadan yola çıkamam. Biz bu karakterler sayesinde para kazanıp iş yapıyoruz, o yüzden işi hakkıyla yapmamız lazım. Tüm bunları hakkıyla yaptığım zaman kamera karşısında samimi olabiliyorum ve keyfini çıkarıyorum.