Wolverhampton Wanderers futbol takımının altı yıl aradan sonra Premier Lig'e yükselişini kutlayanlar arasında, 76 yaşındaki John Reynalds ve oğlu Anthony de vardı. Babaoğul, 42 yılda Wolverhampton'ın sadece yedi maçını kaçırmış. Üç çocuk babası John, 1957'den beri takımının 3 bin 500 maçını tribünden izlemiş. Takımı aşkına çocuklarından birinin doğumunu bile kaçırmış.
John da babasının izinde;
2 yaşından beri maçlara gidiyor ve takımının bütün maçlarını takip etme uğruna iki-üç iş kaybetmiş.
İşte İngiltere'de taraftarlık böyle bir şey... Premier Lig'i dünyanın en çok izlenen ligi yapan birçok etken var ama asıl itici güç, taraftarların kulüplerine sadık olmaları.
Araştırmacı spor gazeteciliğinin önemli isimlerinden, arkadaşım Alp Ulagay'ın armağan ettiği 'Kökler' kitabını yeni bitirdim. Ünlü spor yazarı David Winner'ın İngiliz futbolunun yakın tarihini arkeolojik kazı yaparcasına detaylı anlattığı kitapta, John ve Anthony gibi birçok sadık taraftardan bahsediliyor.
İşte kitaptan bir bölüm: "İngiliz taraftarlar geçmişte yaşamakla kalmaz, geçmişe ait isimleri, tarihleri, skorları kutsal birer bilgi olarak zihinlerine kazırlar. Oyuncuların forma numaralarını, gittikleri deplasmanları, takımların herhangi bir tarihte ligdeki durumunu, devre arasında yedikleri etli böreğin kıvamını, üzerlerine döktükleri Bovril'in (et sosu) sıcaklığının kaç derece olduğunu hatırlarlar ve bunların hepsi önemlidir. Takımınızın tarihi ve kültürü hakkında ne kadar çok şey bilirseniz, o kadar hakiki bir taraftarsınız. Arsenal'in stadının yakınlarında Drayton Arms adında, maçlardan sonra hakiki Arsenal taraftarları dışında herkese kapalı olan bir pub vardır... Önce gidip yan girişin kapısını çalarsınız... Pub sahibi sizi tanımazsa, hakiki bir Arsenal taraftarı olduğunuzu kanıtlamanız gerekir. Bunu nasıl yaparsınız? 1971 yılında FA Kupası'nı kazanan Arsenal takımının kadrosundaki isimleri tek tek sayarak..." Dünyada futbolu İngilizler kadar seven bir halk yok bence. 'Kökler'i okuyunca bunu daha iyi anlıyorsunuz.